Özyazıcılar ve Kuzu İnşaat... Bu her iki firma yaptıkları yazılı ve görsel ilanlarda denize sıfır daireler diyor. Turizm alanlarında daire olur mu? Bu arada yukarıdaki fotoğrafta görüldüğü gibi her iki projede de 50 metrelik sahil şeridi kendi arazileriymiş gibi gösteriliyor. Oysa ki 50 metre yani kıyı kenar çizgisi halka açıktır. Bu durumda her iki projenin bina duvarlarından başlayan arazi, kıyı kenar çizgisi içinde kaldığına göre yapılan bu satışlar Tüketici Yasası’na göre de suç değil midir? Yapılan bu reklamların durdurulması gerekmiyor mu?
Sayın Hacıalioğlu size bazı sorularım olacak. Bi-rincisi Ataköy Sahil’de Kuzu İnşaat “Sea Pearl” diye bir yapılaşma yapıyor. Alınmış olan mahkeme kararları da var. En son mahkeme bilirkişi incelemesi istemişti. Bilirkişiye gitmişti. Bilirkişi ciddi bir rapor hazırladı bu konuda. Öncelikli sorum Turizm lejantı alanında ne yapılır?
“TURİZM TESİSİ ADI ALTINDA LÜKS DAİRE YAPIP SATIYORSANIZ BU YASAYA KARŞI HİLE YAPIYORSUNUZ, SUÇ İŞLİYORSUNUZ DEMEKTİR”
İmar Kanunu ve kentleşme ile ilgili tüm kanunlarda temel kural, planda fonksiyon tanımı ne ise o alanda o fonksiyona uygun yapı yapılır. Yani turizm alanında otel, motel ve benzeri konaklama turizm tesisi alanı yapılır. Sağlık alanında sağlık tesisi alanı yapılır, eğitim alanında eğitim tesisi alanı yapılır. Bu hem planda hem de plan notlarında çok net bir şekilde tanımlıdır. Turizm Bakanlığı, turizm ihtiyacını, yatak kapasitesini karşılamak amacıyla olsa gerek bu bölgeyi geçmiş yıllarda turizm alanı ilan etmiş. Dolayısıyla eğer burada turizme ihtiyaç yoksa buranın turizm alanından çıkartılması lazım. Var ise mutlaka turizm tesisi, asgari otel, motel yapılması lazım. Siz turizm tesisi adı altında adeta konaklama, bildiğimiz lüks daire yapıp satıyorsanız bu yasaya karşı hile yapıyorsunuz, suç işliyorsunuz demektir. Buradaki projelere ruhsat veren Bakırköy Belediyesi de, biz bunu maddi hatalı diye tanımlıyoruz, ruhsatın ekleri, mimari projeler verilen ruhsatla uyumlu değildir. Yani siz konut olarak çizilmiş mimari bir projeyi, apart otel adı altında da olsa otel fonksiyonlu ruhsatlandırılıp, bağımsız bölüm numaralarıyla da kat irtifakı kurdurup, 3. şahıslara, son tüketicilere satamazsınız. Satarsanız da suç işliyorsunuz. Şu an reklamları da var. Tüketici Hakları açısından da alıcılar adeta yanıltılmaktadır. Çünkü, alıcılar şunu bilmelidir; Oradan daire alan herkes Vergi Dairesi’ne kayıt yaptırıp, o bağımsız bölümle ilgili mali kaydını Vergi Dairesi ile ilişiklendirip her yıl o dairenin üzerinden gelir-gider beyan etmek zorundadır. Çünkü orada ticari fonksiyonlu bir işletme satın aldığını her alıcı bilmelidir. Ve bu anlamda da kamuoyunu bizim bilgilendirmemiz lazım. Reklamlar da bu açıdan, Tüketici Hakları açısından yanıltıcı reklamlardır. Biz meslek odası olarak bu konuda suç duyurusunda bulunacağız. RTÜK’e müracaat edeceğiz. Çünkü reklam yanıltıcı reklamdır. Tüketici Hakları’na müracaat edeceğiz. Kültür Bakanlığı’na müracaat edeceğiz. Yani burası sizin turizm ihtiyacı için belirlediğiniz turizm alanı ise burada daire yapılıp, satılmasına nasıl göz yumuyorsunuz?
“İLGİLİ PARSEL İÇİN VERİLEN RUHSATIN EKİ OLAN MİMARİ PROJELER PLANA UYGUN PROJELER DEĞİLDİR. BU RUHSAT İŞİNDE İMZASI OLAN HERKES GÖREVİNİ YANLIŞ YAPMIŞTIR”
Turizm alanındaki projeleri Turizm Bakanlığı onaylıyor. İlçe belediyesinin vermiş olduğu ruhsatın planlara uygun olması gerekmiyor mu?
Planları Turizm Bakanlığı onaylıyor. Tüm inşaat ruhsatlarını ilçe belediyesi veriyor. İlçe belediyesinin vermiş olduğu ruhsatların da planlara uygun olması gerekiyor. İlçe belediyesinde o ilgili parsel için verilen ruhsatın eki olan mimari projeler plana uygun projeler değildir. Bu kadar net. Tamemen konut olarak çizilmiştir. Oranın konut olacağı çok bellidir. Siz buna nasıl ruhsat veriyorsunuz. Bu ruhsat işinde imzası olan herkes görevini yanlış yapmıştır.
“KİM HANGİ ŞEKİLDE BÖYLE BİR RUHSAT DÜZENLİYORSA, BU MADDİ HATALIDIR, İPTALİ İÇİN YETERLİDİR”
Sorulduğu zaman belediye; “Biz ruhsatı vermezsek belli süre sonra zaten bakanlık ruhsatı veriyor. Dolayısıyla belediye bu durumda ruhsat harcı da almamış oluyor. Zarara uğruyor.” diyor.
Böyle bir gerekçe ikna edici değil. Çünkü, 644 sayılı kanun hükmündeki kararnamede Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın, belediyelerin ruhsat vermemesi halinde iki aylık süreden sonra girişimcinin talebi bulunması halinde inşaat ruhsatı verebileceğine dair bir hüküm var. Ama bu ruhsat anlamında bugüne kadar hiç verilmedi. Bakanlık ağırlıklı olarak planlama anlamında bu yetkisini kullanıyor. Bakanlık bile verse burada bu şekilde projeye inşaat ruhsatı vermemelidir. Otel ruhsatı olsa o tartışılır, ayrı bir konudur. Ama konut ruhsatı bakanlık dahi olsa vermemelidir. Veremez. Kim hangi şekilde böyle bir ruhsat düzenliyorsa, bu maddi hatalıdır, iptali için yeterlidir.
Sizin bu konuda açtığınız davalar sürüyor değil mi?
Bizim orada bu inşaatlarla ilgili davalarımız sürüyor. Sadece bu inşaatların fonksiyon açısından değil, bu inşaat kütlesinin ve oradaki o yoğunluğun o şekilde imara açılmasından dolayı bizim ciddi çekincelerimiz var. Şunu ifade edeyim, sadece otel olsaydı bizim için ordaki sorun, sorun olmaktan çıkmayacaktı.
“SAHİLİN KAMUYA AÇIK OLARAK İFADE EDİLMESİ BÜTÜNÜYLE YANILTICIDIR”
Kıyı kenar kanunu 50 metre deniyor. Ancak halk şu anda o sahile giremiyor. Bu 50 metreyi de şu an şantiye olarak kullanıyorlar.
Kullanım zamanında da peyzaj alanı olarak kullanacaklar. Onun için de biz kıyı kenar çizgisine ilişkin davayı açarken bütün bu düzenlemelerden sonra buraların fiiliyatta tamamen kapatıldığını söylüyoruz. Bu bakımdan buranın kamuya açık olarak ifade edilmesi bütünüyle yanıltıcıdır.
“BÜTÜN BU SÖYLENENLER EĞER İDARİ BİR İŞLEM OLARAK PLANA YANSIMIYORSA HİÇBİR ANLAM İFADE ETMEZ”
Biz 2010 yılında bir öneri getirmiştik ve “Bu tarihi binaların yanında inşaat olmaz. Çünkü, tarihi binaların yanındaki inşaatların yüksekliği tarihi binanın yüksekliğini geçemez. Burasını en azından ister Bakırköy Belediyesi’ne ister Büyükşehir Belediyesi’ne kime veriyorsanız verin. Burası kültür hizmetlerinde kullanılsın ve halk en azından buradan sahile ulaşsın" demiştik. Bu yapılmadı. Ancak, siz de hatırlarsınız Özyazıcı İnşaat geçtiğimiz yaz aylarında mühürlenmişti. Ve o mühürleme sırasında oraya gelen TOKİ İstanbul Emlak Daire Başkanı Ali Seydi Karaoğlu, açıklamasında buranın yanlış mühürlendiğini söyledi ve akabinde de bir açıklama yaparak, “TOKİ Başkanımız Ergün Bey’in bize bir talimatı var; Ataköy Sahili’nde bulunan 60 bin metrekare yüzölçümlü Baruthane'nin sadece rekreasyon alanı olarak düzenlenmesine ilişkin yasal mevzuat çerçevesinde bir çalışma yapın” dedi. Bunu burada ilk defa açıklıyoruz. Baruthane arazisi TOKİ'ye ait, mülkiyeti 70 milyona aittir, sadece Ataköylüler’e ait değildir. Biz bu alanın rekreasyon alanı olarak düzenlenmesi için çalışma yapıyoruz” dedi. Aradan bunca zaman geçti. Bu da askıda kaldı. Bunun için neler yapılmalı?
Kamu görevlilerinin açıklamalarını toplum tabiki kamu sorumluluğu ciddiyetiyle yapıldığını düşünerek dikkate alıyor. Ancak birçok benzeri açıklamaların özü itibariyle gerçeğe dönük bir yansımasının olmadığını çok gördük. Yine Ataköy Sahili ile ilgili Sayın Erdoğan Bayraktar, Çevre ve Şehircilik Bakanı iken buradaki imarın çok yoğun olduğunu, bunun en az yüzde 50 oranında indirileceğini televizyondan söylemişti, vaat etmişti. Hatta bize o zaman sorduklarında demiştik ki, bu tür açıklamalar burada bu uygulamaları yapmak için yetmez. Çünkü kentleşmeye ilişkin bir çok yasa, kanun var. Bu kanunlara bağlı olarak planlamada, fiiliyatta bunu görmemiz lazım” dedik. Eğer bunu söylüyorlarsa bu bir niyettir, bu niyetin planlara yansıması lazım. Dolayısıyla TOKİ Başkanı’nın bu açıklamasını biz bir niyetin ötesinde algılayamayız. Geçerliliği ancak planda işlendiğinde, bir plan revizyonu olduğunda gerçekleştiği anlamına gelir. Eğer idari bir işlem olarak bütün bu söylenenler plana yansımıyorsa hiçbir anlam ifade etmez. Geçmişte de böyle açıklamalar oldu, hiçbiri yapılmadı. Bu açıklamanın ben çok ciddi bir açıklama olduğunu düşünmüyorum. Kaldı ki, ilgili parsele verilmiş 213 bin metrekarelik inşaat ruhsatı var.
“DERENİN ÜSTÜNÜ BİLE PARSEL YAPTILAR”
Evet ama bir taraftan da tarihi eserlerin yanına yapılacak inşaatlarla ilgili yönetmelikler var?
Zaten orası tek bir parseldi. Oradaki eski eser binalarla bir bütünlük içindeki parseldi. O parseller bir bütünden ayrılmadır. Ayrılan parsellerin eski eserlerin içinde olduğu 60 dönümlük parseli ikinci derecede etkileşim alanına sokmak için derenin üstünü bile parsel yaptılar. Diğer tarafta da yine yol terkini gibi çizim yaptılar planda. Özyazıcı’nın ve Kuzu’nun yaptığı parseller buradan etkilenmesin diye. Oysa ki sahildeki tüm uygulamalar bir parselden ifraz edilerek ortaya çıkmıştır. Bu bakımdan hepsi eski eser etkileşim alanındadır. Bu parselin parselasyonunu yapan 7. Kurul görevini yapmış olmalı ki, daha sonra lağvedildi.
“KIYI KENAR KANUNU’NDA BELİRLENEN ALANLARDA HİÇBİR ŞEKİLDE İNŞAİ FAALİYETLERDE BULUNULAMAZ. GEÇİCİ OLARAK KULLANILAMAZ. TAMAMEN KAMUYA AİTTİR”
Geçenlerde Tarihçi Turgay Tuna ile bu tarihi eserlerin oraya gitmek istedik. Orada Köşk-ü Humayün Kulesi var. Bu kulenin denize bakan kısmında da 2. Mahmut’un tuğrası var. Oranın bir kaç resmini çekmek istedik. İçeriye giremedik. Eğer Kıyı Kenar Kanunu’na göre sahil de 50 metre halka açıksa vatandaşların şu anda bile orada dolaşması lazım. İkincisi halka açık olan 50 metre alanı şantiye olarak kullanamazlar. Kullanırlarsa bir bedel ödemeleri gerekmiyor mu? Bu konuda neler söylersiniz?
Kıyı Kenar Kanunu’nda belirlenen alanlarda hiçbir şekilde inşai faaliyetlerde bulunulamaz. Geçici olarak kullanılamaz. Tamamen kamuya aittir. Çok özel durumlarda, stratejik bir önemi olursa geçici olarak kullanılabilir. Bu tür inşai faaliyetlerde, şantiye binası ve benzeri şekilde kullanılması mümkün değildir. Her daim kamuya açık olması gerekir. Burada bir şey daha var. Emlak Bankası’nın TOKİ’ye mülkiyet devrinden sonra TOKİ bu sahillerin tamamı üzerinde bir tasarruf kullandı. TOKİ burayı pazarlamak için tüm pazarlama yöntemlerini kullandı, bunu biliyoruz. Sonuç itibariyle tüm parsellerde inşaata açılması suretiyle pazarlamasını gerçekleştirdi. Şimdi burada kamu zararı açısından baktığımızda enteresan bir durum var. Buranın tamamı turizm alanı ve imarı turizm fonksiyonlu, 2 emsal vesaire hepsi eşit şartlarda. Şimdi bu parsellerden bir tanesini direkt satıyor, bir tanesini kar paylaşım usulü ile yaptırıyor, bir tanesini de 49 yıllığına kiralıyor. Bu tamamen rekabet ortamını zedeleyici ve kamuyu bu anlamda zarara sokan bir girişimdir. Firmalar açısından düşünüldüğünde de çok büyük haksız rekabettir.Ataköy Gazetesi
Sayın Hacıalioğlu size bazı sorularım olacak. Bi-rincisi Ataköy Sahil’de Kuzu İnşaat “Sea Pearl” diye bir yapılaşma yapıyor. Alınmış olan mahkeme kararları da var. En son mahkeme bilirkişi incelemesi istemişti. Bilirkişiye gitmişti. Bilirkişi ciddi bir rapor hazırladı bu konuda. Öncelikli sorum Turizm lejantı alanında ne yapılır?
“TURİZM TESİSİ ADI ALTINDA LÜKS DAİRE YAPIP SATIYORSANIZ BU YASAYA KARŞI HİLE YAPIYORSUNUZ, SUÇ İŞLİYORSUNUZ DEMEKTİR”
İmar Kanunu ve kentleşme ile ilgili tüm kanunlarda temel kural, planda fonksiyon tanımı ne ise o alanda o fonksiyona uygun yapı yapılır. Yani turizm alanında otel, motel ve benzeri konaklama turizm tesisi alanı yapılır. Sağlık alanında sağlık tesisi alanı yapılır, eğitim alanında eğitim tesisi alanı yapılır. Bu hem planda hem de plan notlarında çok net bir şekilde tanımlıdır. Turizm Bakanlığı, turizm ihtiyacını, yatak kapasitesini karşılamak amacıyla olsa gerek bu bölgeyi geçmiş yıllarda turizm alanı ilan etmiş. Dolayısıyla eğer burada turizme ihtiyaç yoksa buranın turizm alanından çıkartılması lazım. Var ise mutlaka turizm tesisi, asgari otel, motel yapılması lazım. Siz turizm tesisi adı altında adeta konaklama, bildiğimiz lüks daire yapıp satıyorsanız bu yasaya karşı hile yapıyorsunuz, suç işliyorsunuz demektir. Buradaki projelere ruhsat veren Bakırköy Belediyesi de, biz bunu maddi hatalı diye tanımlıyoruz, ruhsatın ekleri, mimari projeler verilen ruhsatla uyumlu değildir. Yani siz konut olarak çizilmiş mimari bir projeyi, apart otel adı altında da olsa otel fonksiyonlu ruhsatlandırılıp, bağımsız bölüm numaralarıyla da kat irtifakı kurdurup, 3. şahıslara, son tüketicilere satamazsınız. Satarsanız da suç işliyorsunuz. Şu an reklamları da var. Tüketici Hakları açısından da alıcılar adeta yanıltılmaktadır. Çünkü, alıcılar şunu bilmelidir; Oradan daire alan herkes Vergi Dairesi’ne kayıt yaptırıp, o bağımsız bölümle ilgili mali kaydını Vergi Dairesi ile ilişiklendirip her yıl o dairenin üzerinden gelir-gider beyan etmek zorundadır. Çünkü orada ticari fonksiyonlu bir işletme satın aldığını her alıcı bilmelidir. Ve bu anlamda da kamuoyunu bizim bilgilendirmemiz lazım. Reklamlar da bu açıdan, Tüketici Hakları açısından yanıltıcı reklamlardır. Biz meslek odası olarak bu konuda suç duyurusunda bulunacağız. RTÜK’e müracaat edeceğiz. Çünkü reklam yanıltıcı reklamdır. Tüketici Hakları’na müracaat edeceğiz. Kültür Bakanlığı’na müracaat edeceğiz. Yani burası sizin turizm ihtiyacı için belirlediğiniz turizm alanı ise burada daire yapılıp, satılmasına nasıl göz yumuyorsunuz?
“İLGİLİ PARSEL İÇİN VERİLEN RUHSATIN EKİ OLAN MİMARİ PROJELER PLANA UYGUN PROJELER DEĞİLDİR. BU RUHSAT İŞİNDE İMZASI OLAN HERKES GÖREVİNİ YANLIŞ YAPMIŞTIR”
Turizm alanındaki projeleri Turizm Bakanlığı onaylıyor. İlçe belediyesinin vermiş olduğu ruhsatın planlara uygun olması gerekmiyor mu?
Planları Turizm Bakanlığı onaylıyor. Tüm inşaat ruhsatlarını ilçe belediyesi veriyor. İlçe belediyesinin vermiş olduğu ruhsatların da planlara uygun olması gerekiyor. İlçe belediyesinde o ilgili parsel için verilen ruhsatın eki olan mimari projeler plana uygun projeler değildir. Bu kadar net. Tamemen konut olarak çizilmiştir. Oranın konut olacağı çok bellidir. Siz buna nasıl ruhsat veriyorsunuz. Bu ruhsat işinde imzası olan herkes görevini yanlış yapmıştır.
“KİM HANGİ ŞEKİLDE BÖYLE BİR RUHSAT DÜZENLİYORSA, BU MADDİ HATALIDIR, İPTALİ İÇİN YETERLİDİR”
Sorulduğu zaman belediye; “Biz ruhsatı vermezsek belli süre sonra zaten bakanlık ruhsatı veriyor. Dolayısıyla belediye bu durumda ruhsat harcı da almamış oluyor. Zarara uğruyor.” diyor.
Böyle bir gerekçe ikna edici değil. Çünkü, 644 sayılı kanun hükmündeki kararnamede Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın, belediyelerin ruhsat vermemesi halinde iki aylık süreden sonra girişimcinin talebi bulunması halinde inşaat ruhsatı verebileceğine dair bir hüküm var. Ama bu ruhsat anlamında bugüne kadar hiç verilmedi. Bakanlık ağırlıklı olarak planlama anlamında bu yetkisini kullanıyor. Bakanlık bile verse burada bu şekilde projeye inşaat ruhsatı vermemelidir. Otel ruhsatı olsa o tartışılır, ayrı bir konudur. Ama konut ruhsatı bakanlık dahi olsa vermemelidir. Veremez. Kim hangi şekilde böyle bir ruhsat düzenliyorsa, bu maddi hatalıdır, iptali için yeterlidir.
Sizin bu konuda açtığınız davalar sürüyor değil mi?
Bizim orada bu inşaatlarla ilgili davalarımız sürüyor. Sadece bu inşaatların fonksiyon açısından değil, bu inşaat kütlesinin ve oradaki o yoğunluğun o şekilde imara açılmasından dolayı bizim ciddi çekincelerimiz var. Şunu ifade edeyim, sadece otel olsaydı bizim için ordaki sorun, sorun olmaktan çıkmayacaktı.
“SAHİLİN KAMUYA AÇIK OLARAK İFADE EDİLMESİ BÜTÜNÜYLE YANILTICIDIR”
Kıyı kenar kanunu 50 metre deniyor. Ancak halk şu anda o sahile giremiyor. Bu 50 metreyi de şu an şantiye olarak kullanıyorlar.
Kullanım zamanında da peyzaj alanı olarak kullanacaklar. Onun için de biz kıyı kenar çizgisine ilişkin davayı açarken bütün bu düzenlemelerden sonra buraların fiiliyatta tamamen kapatıldığını söylüyoruz. Bu bakımdan buranın kamuya açık olarak ifade edilmesi bütünüyle yanıltıcıdır.
“BÜTÜN BU SÖYLENENLER EĞER İDARİ BİR İŞLEM OLARAK PLANA YANSIMIYORSA HİÇBİR ANLAM İFADE ETMEZ”
Biz 2010 yılında bir öneri getirmiştik ve “Bu tarihi binaların yanında inşaat olmaz. Çünkü, tarihi binaların yanındaki inşaatların yüksekliği tarihi binanın yüksekliğini geçemez. Burasını en azından ister Bakırköy Belediyesi’ne ister Büyükşehir Belediyesi’ne kime veriyorsanız verin. Burası kültür hizmetlerinde kullanılsın ve halk en azından buradan sahile ulaşsın" demiştik. Bu yapılmadı. Ancak, siz de hatırlarsınız Özyazıcı İnşaat geçtiğimiz yaz aylarında mühürlenmişti. Ve o mühürleme sırasında oraya gelen TOKİ İstanbul Emlak Daire Başkanı Ali Seydi Karaoğlu, açıklamasında buranın yanlış mühürlendiğini söyledi ve akabinde de bir açıklama yaparak, “TOKİ Başkanımız Ergün Bey’in bize bir talimatı var; Ataköy Sahili’nde bulunan 60 bin metrekare yüzölçümlü Baruthane'nin sadece rekreasyon alanı olarak düzenlenmesine ilişkin yasal mevzuat çerçevesinde bir çalışma yapın” dedi. Bunu burada ilk defa açıklıyoruz. Baruthane arazisi TOKİ'ye ait, mülkiyeti 70 milyona aittir, sadece Ataköylüler’e ait değildir. Biz bu alanın rekreasyon alanı olarak düzenlenmesi için çalışma yapıyoruz” dedi. Aradan bunca zaman geçti. Bu da askıda kaldı. Bunun için neler yapılmalı?
Kamu görevlilerinin açıklamalarını toplum tabiki kamu sorumluluğu ciddiyetiyle yapıldığını düşünerek dikkate alıyor. Ancak birçok benzeri açıklamaların özü itibariyle gerçeğe dönük bir yansımasının olmadığını çok gördük. Yine Ataköy Sahili ile ilgili Sayın Erdoğan Bayraktar, Çevre ve Şehircilik Bakanı iken buradaki imarın çok yoğun olduğunu, bunun en az yüzde 50 oranında indirileceğini televizyondan söylemişti, vaat etmişti. Hatta bize o zaman sorduklarında demiştik ki, bu tür açıklamalar burada bu uygulamaları yapmak için yetmez. Çünkü kentleşmeye ilişkin bir çok yasa, kanun var. Bu kanunlara bağlı olarak planlamada, fiiliyatta bunu görmemiz lazım” dedik. Eğer bunu söylüyorlarsa bu bir niyettir, bu niyetin planlara yansıması lazım. Dolayısıyla TOKİ Başkanı’nın bu açıklamasını biz bir niyetin ötesinde algılayamayız. Geçerliliği ancak planda işlendiğinde, bir plan revizyonu olduğunda gerçekleştiği anlamına gelir. Eğer idari bir işlem olarak bütün bu söylenenler plana yansımıyorsa hiçbir anlam ifade etmez. Geçmişte de böyle açıklamalar oldu, hiçbiri yapılmadı. Bu açıklamanın ben çok ciddi bir açıklama olduğunu düşünmüyorum. Kaldı ki, ilgili parsele verilmiş 213 bin metrekarelik inşaat ruhsatı var.
“DERENİN ÜSTÜNÜ BİLE PARSEL YAPTILAR”
Evet ama bir taraftan da tarihi eserlerin yanına yapılacak inşaatlarla ilgili yönetmelikler var?
Zaten orası tek bir parseldi. Oradaki eski eser binalarla bir bütünlük içindeki parseldi. O parseller bir bütünden ayrılmadır. Ayrılan parsellerin eski eserlerin içinde olduğu 60 dönümlük parseli ikinci derecede etkileşim alanına sokmak için derenin üstünü bile parsel yaptılar. Diğer tarafta da yine yol terkini gibi çizim yaptılar planda. Özyazıcı’nın ve Kuzu’nun yaptığı parseller buradan etkilenmesin diye. Oysa ki sahildeki tüm uygulamalar bir parselden ifraz edilerek ortaya çıkmıştır. Bu bakımdan hepsi eski eser etkileşim alanındadır. Bu parselin parselasyonunu yapan 7. Kurul görevini yapmış olmalı ki, daha sonra lağvedildi.
“KIYI KENAR KANUNU’NDA BELİRLENEN ALANLARDA HİÇBİR ŞEKİLDE İNŞAİ FAALİYETLERDE BULUNULAMAZ. GEÇİCİ OLARAK KULLANILAMAZ. TAMAMEN KAMUYA AİTTİR”
Geçenlerde Tarihçi Turgay Tuna ile bu tarihi eserlerin oraya gitmek istedik. Orada Köşk-ü Humayün Kulesi var. Bu kulenin denize bakan kısmında da 2. Mahmut’un tuğrası var. Oranın bir kaç resmini çekmek istedik. İçeriye giremedik. Eğer Kıyı Kenar Kanunu’na göre sahil de 50 metre halka açıksa vatandaşların şu anda bile orada dolaşması lazım. İkincisi halka açık olan 50 metre alanı şantiye olarak kullanamazlar. Kullanırlarsa bir bedel ödemeleri gerekmiyor mu? Bu konuda neler söylersiniz?
Kıyı Kenar Kanunu’nda belirlenen alanlarda hiçbir şekilde inşai faaliyetlerde bulunulamaz. Geçici olarak kullanılamaz. Tamamen kamuya aittir. Çok özel durumlarda, stratejik bir önemi olursa geçici olarak kullanılabilir. Bu tür inşai faaliyetlerde, şantiye binası ve benzeri şekilde kullanılması mümkün değildir. Her daim kamuya açık olması gerekir. Burada bir şey daha var. Emlak Bankası’nın TOKİ’ye mülkiyet devrinden sonra TOKİ bu sahillerin tamamı üzerinde bir tasarruf kullandı. TOKİ burayı pazarlamak için tüm pazarlama yöntemlerini kullandı, bunu biliyoruz. Sonuç itibariyle tüm parsellerde inşaata açılması suretiyle pazarlamasını gerçekleştirdi. Şimdi burada kamu zararı açısından baktığımızda enteresan bir durum var. Buranın tamamı turizm alanı ve imarı turizm fonksiyonlu, 2 emsal vesaire hepsi eşit şartlarda. Şimdi bu parsellerden bir tanesini direkt satıyor, bir tanesini kar paylaşım usulü ile yaptırıyor, bir tanesini de 49 yıllığına kiralıyor. Bu tamamen rekabet ortamını zedeleyici ve kamuyu bu anlamda zarara sokan bir girişimdir. Firmalar açısından düşünüldüğünde de çok büyük haksız rekabettir.Ataköy Gazetesi