Ultrason incelemeleri günümüzde hem hastalar hem de doktorlar tarafından yeterince ciddiye alınmayan incelemelerdir. Ama işin aslı böyle değil. Konuya hakim bir Radyoloji uzmanı, yeterli vakit ayırarak bir inceleme yaptığında birçok hastalığın tanısını koyabilmektedir.
Günümüzde özel, devlet ya da üniversite hastanelerinde Radyoloji ünitelerinde aşırı yoğunluk söz konusu. Bu hastanelerde ve özel görüntüleme merkezlerinin birçoğunda çalışan Radyoloji uzmanları günde ortalama 100 tetkik yapmaktalar. Bu kadar çok hastaya bir hekimin doğru şekilde bakmasını beklemek akıl dışı olur. Bu yoğunlukta en az ilgiyi ultrasonografi incelemeleri alıyor maalesef. Ultrasonografi incelemelerine gereğinden çok daha az zaman ayrılması, yapılan tetkikin kalitesinin son derece düşük olmasına ve buna bağlı olarak da tetkiki isteyen doktorun ultrasonografiye olan güveninin kaybına yol açıyor.
Hastalar açısından da bir başka bakış açısı da şu. Örneğin bir gebe takip için gittiği Kadın-Doğum Uzmanı tarafından ultrason ile de muayene ediliyor. Anne adayı bu incelemede bebeğin tüm detaylarına bakıldığını düşünüyor. Ama işin aslı böyle değil. Daha anlaşılır bir örnekle açıklamak gerekirse, acil serviste sizin sırtınızı dinleyen bir acil hekimi temel olarak akciğerlerin solunuma katılıp katılmadığına bakarken bir göğüs hastalıkları uzmanı aynı dinleme aletiyle sizin solunum seslerinizdeki farklı sesleri duyarak ne tip bir akciğer hastalığı ile karşı karşıya olduğunuzu belirleyebilir. İşte ultrasonografi de aynen böyle bir cihazdır. Kısa sürede yapılan bir ultrasonografi incelemesi çok bariz problemleri görebilirken, yeterince vakit ayıran bir Radyoloji uzmanınca yapılan bir ultrasonografi incelemesi sizin gerçek tanınızı koyabilir.
Ultrasonografi incelemeleri Radyoloji uzmanınca yapılmalıdır. radyoloji uzmanı her hastaya gerektiği kadar bakmalı, raporunda net cümleler söylemelidir. Bu bütün Radyolojik incelemeler için geçerlidir. Yeterince özen göstermeden yapılan bir ultrasonografi incelemesi yanlış tanılara, abartılı tanılara, gereksiz ileri işlemlere ve hatta gereksiz tedavi ve ameliyatlara neden olabilir ve yaşamınızı etkileyebilir.
Örneğin; herhangi bir yerde yapılan bir tiroid ultrasonografisinde tiroid bezinde bir nodül olduğu rapor edilir. Bu raporu gören doktor, raporda nodül ile ilgili detaylar yer almadığından, sorumluluk altına girmek istemez ve nodülden biyopsi ister. Biyopsi yapılır, bu seferde biyopsiyi değerlendirecek Patoloji uzmanı da sorumluluk almaktan kaçınır ve hatta gerçekten karasız kaldığı durumlarla karşılaşabilir. Bunun sonucunda da biyopsi raporunda bazı şüphelerden bahsedebilir. Biyopsi sonucu böyle çıktığında da doktor hastayı ameliyata yönlendirir. Hasta ameliyatını olur ve ‘hadi gözün aydın temiz çıktı’ şeklinde bir sonuçla evine gönderilir. İşin aslında en başta tiroid bezini ultrasonografi ile inceleyen Radyoloji uzmanı nodülün detaylarına bakacak kadar zaman ayırabilseydi, raporunda nodülün kötü özellikler göstermediğini yazabilecekti ve doktor da gönül rahatlığıyla biyopsi istemeyecekti. Biyopsi olmayınca da ameliyat söz konusu olmayacaktı. Tiroid ameliyatlarının %2 sinde kalıcı kusurlar meydana gelmektedir.
Sonuç olarak tüm Radyoloji incelemeleri yeterli süre ayrılarak yapılmalıdır. Günümüzde hastaneler çok yoğun ve gereksiz tetkik sayısı çok fazla. Bu gereksiz tetkiklere maruz kalan hastalarımızın da gereksiz ve yanlış tanı ve tedavilere maruz kalması da kaçınılmaz.
Radyoloji Uzmanı dr. ersen alp Özbalci ve Dr. Ayşe Ahsen BAKAN, tüm Radyolojik incelemelerinin, özellikle ultrasonografi incelemelerinin gereksiz tedavi ve ameliyatlara yol açabildiğini, bu nedenle hastaların, kendilerine geniş süre ayırarak net sonuçlar söyleyebilecek Radyoloji uzmanlarına baş vurması gerektiğini belirtmektedirler.