Bu hafta içerisinde, devre arkadaşım Org. Nusret Taşdeler’in kardeşi Tüm General Nevzat Taşdeler için ziyaret maksadıyla SİLİVRİ Kampı (!)na doğru yola çıkmıştım.
Malum, Demokratik, laik Türkiye Cumhuriyetimizde Adaletin vaktinde zamanında uygulanarak hukukun üstünlüğünün tartışılmaz olduğu (!) Basın Özgürlüğünün de sonsuz (!) olduğuna inanarak. (Şüphesi olan mı var?)(Sakın düşündüğünüz herşeyi söylemeyin kaş yapayım derken göz çıkarmayalım… Naçizane tavsiyem arkadaşlarımadır…)
Geldim-Gördüm-Yendim
(Veni)-(Vidi)-(Vici)
Jul Sezar ‘in veciz sözünü sanki örnek alırcasına!... Ama kimseyi yenmeye de gitmedim. Sadece (görevde iken ve sonrasında selam alıp verdiğim arkadaşlarımın) gönlünü almaktı niyetim. Gönül değil havamı aldım. Maalesef silah arkadaşımla görüştürülmeden Silivri’den üzüntümü içime gömerek ayrıldım. Silivri kampından!...
Tek tesellim; ısrarlarım üzerine Sayın Savcı (M.M) ile “ismi bende mahfuz istenirse yazarım.” görüştüm. Beni dinlemek lütfunda bulundular sağ olsunlar.
Sayın savcımız; söylendiğine göre Amerika ‘dan dahi ziyaretçi geldiği halde; değil tutuklularla, savcımızın kendisi ile bile görüşme imkanı olmadığını sonradan öğrendim.
Benim kabulüm ise, Savcımıza emanetim olduğu için odasına kabul edildim. Emanet benden istense dahi emanetin paket vs. olmadığını emanetin dilimde saklı olduğunu söyleyince makama kabul edildim.
Merak edilmesin diye söz konusu emanetin bir selam olduğunu söylemeliyim…
Kimden Mi? Giriş ve görüşmenin yasak olduğu bu kampta(!) selamın manasını savcımızında mutlaka bilmesine rağmen; bende, askerlikte, hatta genel de, karşılıklı SELAM alıp vermenin manasının “Selam verip alanların karşılıklı olarak ben senin için ölürüm” ifadesi karşılığındandır. Veren içinde selamı alan için de…
Dolayısıyla ölümüne birbirimize selam verdiğimiz kişiler olarak silah arkadaşlarımı göremeden maalesef tornistan yaptım.
Şimdi düşünüyorum. Atatürk’ü, ülkesini, milletini, askerini en az benim kadar değil, benden fazla SEVEN akademisyen arkadaşım, arkadaşlarım, benim küçüğüm olsa da, ileride yanlış yapılmış diye beraat ettirildiğinde ben o arkadaşlarımın yüzüne nasıl bakarım, nasıl selamlarım, Yalan olmaz mı geçen onca yıllara… Vefasızlığa…
Allah adalette, hukukta kimseye yanlış yaptırmasın Affı olamaz.
Allah kimseye “Allah’ım ben nerede yanlış yaptım” Kayahan’ın şarkısının mısralarını söyletipte! Biz de yanılmışız, bizi de aldatmışlar dedirtmesin ÂMİN
Anasının babasının rahmetinde, onu son yolcuğuna uğurlamaktan da mahrum etmesin…
Vefa timsali komutanım hürmetle ellerinizden öpüyorum.Yüce Rab'bim sağlıklı uzun ömürler versin inşallah.