Sıkıntılı günlerimde kitaplara sığınırım. Daha önce okuduklarımı çekerim kitaplıktan, karıştırırım arada sırada. Ve okurken altını çizdiğim satırları, kenarına düştüğüm notları yeniden okurum.Hıfzı Topuz'un ilk baskısı 2014 yılında yapılan, Neyzen Tevfik'i (1879-1953) anlattığı ‘Çılgın ve Özgür’ romanından altını çizdiğim satırlar.* * *Cahit Irgat'la Bakırköy'de..."Neyzen yine bir gün kafayı çekmiş, zil zurna sarhoş olmuş, yıkılıyordu. Onu bir cankurtarana atarak Bakırköy Hastanesi'ne getirdiler. Hastabakıcılar kollarına girip koğuşa taşıdılar. (...)Nöbetçi doktor onu iyi tanıyordu. ‘Hoşgeldiniz üstat’ diye karşıladı. ‘Geçmiş olsun. Kim getirdi sizi buraya?’‘Kim getirecek kendim geldim, tıpış tıpış, yürüye yürüye, ayaklarımla. Sizleri özlemişim. Benim haysiyetimle oynadılar mı kalkar buraya gelirim. Burası benim evimdir. Burada haysiyetli insanlar arasındayım. Haysiyetsiz heriflerden nefret ederim. Hiçbirinin ciğeri beş para etmez. Evime dönerim. Evim burası. Anladınız mı?’O günlerde ünlü tiyatro sanatçısı Cahit Irgat da ufak bir rahatsızlık geçirmiş ve hastaneye alınmıştı. Ama aklından zoru yoktu. (...)O gece Neyzen'i kendi odası dolu olduğu için Cahit Irgat'ın odasına aldılar.
Cahit konuğunu rahat ettirebilmek için elinden geleni yapıyordu.
Duvara hemen bir çivi çakarak, Neyzen'in neyini, torbasını oraya astı. Uzandığı yatakta yavaş yavaş kendine gelen Neyzen bir süre sonra sordu: ‘Arkadaş, sen kimsin bakayım? Ne işin var burada?’‘Hocam, benim adım Cahit Irgat. Tiyatro oyuncusuyum. Yıllardan beri sizi hep Balıkpazarı'nda ya da Küllük'te görürüm ama tanışamadık.’‘Evet gözüm seni ısırıyor. İyi bir gence benziyorsun.’‘Sağ olun hocam. Ortak dostlarımız var. Bunlardan biri Abidin Dino.’‘Aaaa, ne ala. Demek sen Abidin’in arkadaşısın. Çok sevindim. Akıllı gençtir. Onu çok severim. Onların hepsini çok severim.’Neyzen bir türlü uyuyamıyordu. Nöbetçi doktor iğneler yaptı. Sabah Cahit'le aynı anda uyandılar. ‘Fahrettin Kerim nerede?’ diye sordu.‘Gelse size uğrardı.’‘Söyleyin, gelip beni görsün.’Yarım saat sonra Fahrettin Kerim odaya girdi.‘Üstat dün yine kafayı çekmişsin. Ben sana ne dedimdi, hani bana söz verdindi!’‘Olmuyor doktor, olmuyor. Sözümü tutamıyorum. Söz elimden kaçıp gidiyor. Ne yapsam nafile.’Neyzen doktora aç olduğunu söyler ve önce bir çorba, sonra söğüş tavuk, arkasından sütlaç, az şekerli bir komposto ister.‘Yanına bir karafaki rakı da ister misin?’‘Yok istemem doktor, alacağım olsun. Bu sözünü unutma.’ Neyzen bir gün Beyazıt Meydanı'nda otururken yanına Cahit Irgat gelir. Birlikte Küllük'e geçip karşılıklı beşer bardak çay içerler. Sohbet ederlerken meydanda toplanan çocuklardan ikisi masaya yaklaşır. Neyzen çocuklarla sohbet etmekten hoşlanır. Başka çocuklar da gelir. Hepsi yırtık pırtık giysiler içinde. Bazıları yalınayak. Neyzen, çocuklara da çay söyler, simit alıp çocuklara dağıtır. Sonra Cahit'e; ‘Haydi’ dedi, ‘Çocukları da yanımıza alıp doğru Mahmutpaşa'ya gidelim.’‘Hayrola üstat, nereden aklına geldi.’‘Param var, bugün çocukları giydireceğim.’Önde Neyzen ve Cahit, arkalarında 6-7 çıplak çocuk, Bakırcılar Çarşısı'ndan Mahmutpaşa'nın yolunu tuttular. Neyzen cebindeki bütün parayla çocuklara kısa pantolon, gömlek ve kundura aldı.İşte böyle bir kaçıktı Neyzen."
http://antalyaekspres.com.tr/yazi/mustafa-uysal/neyzen-tevfik--bakirkoyde/99276
Cahit konuğunu rahat ettirebilmek için elinden geleni yapıyordu.
Duvara hemen bir çivi çakarak, Neyzen'in neyini, torbasını oraya astı. Uzandığı yatakta yavaş yavaş kendine gelen Neyzen bir süre sonra sordu: ‘Arkadaş, sen kimsin bakayım? Ne işin var burada?’‘Hocam, benim adım Cahit Irgat. Tiyatro oyuncusuyum. Yıllardan beri sizi hep Balıkpazarı'nda ya da Küllük'te görürüm ama tanışamadık.’‘Evet gözüm seni ısırıyor. İyi bir gence benziyorsun.’‘Sağ olun hocam. Ortak dostlarımız var. Bunlardan biri Abidin Dino.’‘Aaaa, ne ala. Demek sen Abidin’in arkadaşısın. Çok sevindim. Akıllı gençtir. Onu çok severim. Onların hepsini çok severim.’Neyzen bir türlü uyuyamıyordu. Nöbetçi doktor iğneler yaptı. Sabah Cahit'le aynı anda uyandılar. ‘Fahrettin Kerim nerede?’ diye sordu.‘Gelse size uğrardı.’‘Söyleyin, gelip beni görsün.’Yarım saat sonra Fahrettin Kerim odaya girdi.‘Üstat dün yine kafayı çekmişsin. Ben sana ne dedimdi, hani bana söz verdindi!’‘Olmuyor doktor, olmuyor. Sözümü tutamıyorum. Söz elimden kaçıp gidiyor. Ne yapsam nafile.’Neyzen doktora aç olduğunu söyler ve önce bir çorba, sonra söğüş tavuk, arkasından sütlaç, az şekerli bir komposto ister.‘Yanına bir karafaki rakı da ister misin?’‘Yok istemem doktor, alacağım olsun. Bu sözünü unutma.’ Neyzen bir gün Beyazıt Meydanı'nda otururken yanına Cahit Irgat gelir. Birlikte Küllük'e geçip karşılıklı beşer bardak çay içerler. Sohbet ederlerken meydanda toplanan çocuklardan ikisi masaya yaklaşır. Neyzen çocuklarla sohbet etmekten hoşlanır. Başka çocuklar da gelir. Hepsi yırtık pırtık giysiler içinde. Bazıları yalınayak. Neyzen, çocuklara da çay söyler, simit alıp çocuklara dağıtır. Sonra Cahit'e; ‘Haydi’ dedi, ‘Çocukları da yanımıza alıp doğru Mahmutpaşa'ya gidelim.’‘Hayrola üstat, nereden aklına geldi.’‘Param var, bugün çocukları giydireceğim.’Önde Neyzen ve Cahit, arkalarında 6-7 çıplak çocuk, Bakırcılar Çarşısı'ndan Mahmutpaşa'nın yolunu tuttular. Neyzen cebindeki bütün parayla çocuklara kısa pantolon, gömlek ve kundura aldı.İşte böyle bir kaçıktı Neyzen."
http://antalyaekspres.com.tr/yazi/mustafa-uysal/neyzen-tevfik--bakirkoyde/99276