Değerli konuklar, kıymetli yol arkadaşlarım ve sevgili hemşerilerim;
15 Temmuz’da asker kılığına girmiş emperyalist güçler, Türk devletini işgal planını sahneye koydular. Türk milletinin birliğine, bütünlüğüne, demokrasisine, parlamenter rejiminin kalbine silah doğrultarak, cumhuriyet tarihinin en kanlı darbe girişimi yaşanmıştır.
Yaşanan darbe ve işgal girişimi, Türk milletinin sağduyusunu, vatanseverliğine, demokrasisine, parlamenter rejime, laik sisteme, cumhuriyet değerlerine olan inancını, vatan savunmasına, birlik ve beraberliğe verdiği önemi, derin hafızayı tekrar açığa çıkardı. Bu saldırı hiçbir siyasi parti, hiçbir kimlik ve kişiliğe değil, Türk milletinin kendisine yapılmış bir saldırıdır.
Bu darbe ve işgal girişimiyle şunu da anlamış olduk; Avrupa’nın ve diğer ülkelerin bu süreçte takındıkları tavırdan, -suskunlukları da dâhil olmak üzere- ve yaptıkları açıklamalardan anlıyoruz ki; bizim bizden başka dostumuz yok! Hem siyasi farklılıklarımızı, hem de etnik köken, mezhep, din, dil ve ırk farklılıklarımızı bir kenara bırakıp, var olan ortak değerlerimizi daha da çoğaltmamız gerektiğinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anlamış bulunuyoruz. Bu değerler biz de binlerce yıldır vardı. Devletin içine girerek, onlarca yıldır ayrıştırmaya, karşıtlık yaratarak, birbirini yok etmek durumuna getirecek şekilde düşmanlaştırmaya çalışan zihniyetleri tanıyıp, bunları tarihin tekerrür etme beklentisinden uzaklaştırarak, amasız, fakatsız ve mazeretsiz tam bir demokrasiye dönüş için fırsat saymamız gerektiğini, bugün çok daha iyi anlamış bulunuyoruz.
15 Temmuz darbe girişimin olduğu akşam Silivri’de de aynı birlik ve beraberliği yaşadık. Silivri’de yaşamaktan, Silivri’nin büyük bir aile olduğunu görmekten mutluluk duydum. Başta Sayın Kaymakamımız olmak üzere, İlçe Jandarma Komutanımız, İlçe Emniyet Müdürümüz, Cumhuriyet Başsavcımız, Adalet ve Kalkınma Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi ilçe başkanlarımız ve parti temsilcileri, tüm sivil toplum kuruluşu temsilcilerimiz büyük bir bütünlük içerisinde, tavırlarını ve duruşlarını günlerdir yapılan tüm açıklamalarla ortaya koymuşlardır. Bunun bir fırsata dönüştürülerek, Türkiye’nin aydınlık, modern, çağdaş geleceğinin korunması konusunda önce devletin kurumlarının güçlendirilmesi, geri dönüşü olmayan demokrasi yolunda sağlam bir şekilde yola koyulmamız gerektiği vurgulanmıştır.
Bir kez daha gördük ki, bir musibet, bin nasihatten iyidir! Bundan sonra yapmamız gereken 15 Temmuz’u bir milat sayacağız. Özellikle 1923’te bu devletin kurucuruları, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, o gün ne yaşadılarsa, devleti kurarken ne düşündülerse o düşünceleri sonsuza kadar yaşatacak, sürdürecek birlik ve beraberlik unsurlarını daha da güçlendirerek, geleceğe taşımamız gerekiyor.
Bu iklimi ve atmosferi korumanın ve kollamanın en temel yolu; devletimizin kurumlarını, parlamenter rejimi, cumhuriyet değerlerini ve laik düzeni tekrar güçlendirmekten geçiyor. Milli eğitim sistemimizi, dini terörize eden, İslamiyet’i siyasallaştıran anlayıştan uzaklaştırmamız gerekiyor. Bu beraberliği güçlendiren, tüm siyasi partilerde kabul görülen 15 Temmuz ruhunun, bundan sonraki tüm çalışmalarda da devam edeceğine olan ümidimi ifade etmek istiyorum. Son dönemlerde yaşanan olaylara bakıldığında asayiş açısından en güvenli ilçelerden birinin Silivri olmasının altında yatan sebep; 81 ilden hemşerimizin yaşadığı ilçemizde tam bir hoşgörü ortamının sağlanmış olmasıdır. Bu birlik ve beraberliği korumak 15 Temmuz’dan sonra hepimizin ortak amacı ve görevi olmalıdır.
Değerli konuklar, kıymetli yol arkadaşlarım ve sevgili hemşerilerim;
Maalesef böyle ortamları fırsat bilen, fırsat kollayan ve düşmanlıklardan beslenen “itibar teröristleri” de var! Sadece FETÖ’nün teröristlerine değil, böyle itibar teröristlerine karşı da duyarlı olmamız gerektiğini özellikle belirtmek istiyorum. İftira atarak, çıkar ve siyasi hesaplarını benim üzerinden öç almaya, itibarsızlaştırma girişimine karşı kullanmak isteyenleri deşifre etmek, kamuoyunu bilgilendirmek görevim olmuştur. Kişisel suiistimallerini benim üzerime gelerek sindirmeye çalışan bir muhtarı, muhtar kılığına girmiş yalan ve iftira makinasını, kendini basın diye tanıtan yardakçılarının atmak istediği FETÖ’cü yakıştırmasını ve iftirasını büyük bir hayretle izledim. Belediyede yerel yönetici olarak görev yaptığım sürece, siyasi hayatımda ve tüm yaşamım boyunca sosyal demokrasinin evrensel değerlerine, cumhuriyet değerleri inanmış ve bunu savunmak için yıllarca mücadele etmiş biri olarak yaptığımız mücadele ortadadır.
Ulusal basında ve sosyal medya üzerinden atmaya çalıştıkları iftiralar, benimle asla ve asla yan yana getirilemeyecek kavramlardır. Biz demokrasinin, adaletin, insan sevgisinin, eşitliğin, yüce dinimizin değerlerini yıllarca savunagelirken, hem şahsımıza, hem partimize yapılmak istenen bu iftira kampanyasına karşı, sessiz kalmayacağımızı, sinmeyeceğimizi kamuoyunun bilmesini isterim.
Köy tüzel kişiliği kapandıktan sonra teslim aldığım Fenerköy Muhtarlığı’nın belgelerindeki usulsüzlükler, şuan dava konusudur. Dava sürecinin devam etmesinden kaynaklı hassasiyetle şu kadarını söyleyebilirim ki;
Köy tüzel kişiliğinin sahibi olduğu araziye inşa edilen enerji santralleri nedeniyle Enerji Piyasası Denetleme Kurulu ile davalık olan Fenerköy Muhtarlığı, 22.01.2014 tarihinde kamulaştırma bedeli olarak 925.983. TL tahsis etmiş ve bu bedeli de belediyeye bilgi vermeden muhtarlık tarafından harcamıştır. Köy tüzel kişiliği kapandıktan sonra teslim alınan bu bedeller ve belgelerde yapılan usulsüzlüklerin, halkın vicdanında da, hukuk zemininde de kesinlikle mahkûm olacağına inanıyorum. Fenerköy Muhtarı’nın, dava konusu olan köy tüzel kişiliği hesaplarının incelenmemesi ve açılan davanın geri çekilmesi için böyle bir yola, asılsız iddialara başvurduğunu görüyoruz. Bundan kurtuluş yok. Kamu kaynaklarını, halkın hakkını kendi çıkarları için kullanmanın bedelini mutlaka ödeyecek. Bir milyona yakın kamulaştırma bedelinin yok edilmesi...! İBB tarafından hibe edilen bir biçerdöveri belediyeye teslim etmemek için fiktif satış yaparak, suiniyet dolu belgelerle gerçek dışı harcamalar yapılması…! İşte tüm bu usulsüzlükler dava konusudur ve süreç devam etmektedir.
Bana attığı tüm bu iftiralar, muhtarlarımızın tamamının katıldığı, makamımda gerçekleşen toplantıda; “Cumhurbaşkanı herkesi affetti. Davadan vazgeç, sen de beni affet o zaman” dedikten sonra, geri adım atmadan, dava sürecini devam ettirmemden kaynaklanmaktadır. Bu paniğin, kendini kurtarmaya çalışmasının ve korkunun dışa vurumudur. Bunları yaparak ne beni, ne arkadaşlarımı, ne de içinde bulunduğum kurumu ve üyesi olduğum partiyi lekeleyemez! Böyle bir iftira kampanyasına itibar ederek, 7 Ağustos fotoğrafını asla bozmayacağız! Bu itibar teröristlerini ve siyaset eskisi haline gelenleri, bu fotoğrafın dışına ittireceğiz!
Silivri'de partimin yıllarca belediye başkanlığını yapmış, kendi değerlerine basarak yükselmek yerine, başkasını değersizleştirerek yükseleceğini düşünen, ticarileşmiş siyasi çöplüğünde yerini almış siyaset artıklarını da bu fotoğrafa koymayacağız! Onlar parti kurullarında ve kamu vicdanında gerekli cezayı ve cevabı alacaktır.
Bir belediye başkanı olmanın, şehremini olmanın sorumluluğu ve nezaketi dışında, söz konusu terör örgütüyle hiçbir bağım ve ilişkimin söz konusu değildir. Siyaset bir alışveriş düzeni değildir. Siyaset onurla, gururla, namusuyla, şerefiyle bu toplum önünde hizmet etmektir. Belediye Başkanlığı görevinin gereği dışında, hiçbir şekilde böyle bir terör çetesine, dini itibarsızlaştırarak bunu yönetmek üzere ortaya çıkan çağ dışı kalmış anlayışlara pirim vermedik, vermeyiz.
Cumhurbaşkanımızın dediği gibi her alnını secdeye koyan Müslüman değil, her Müslüman da terörist değil! Bu iki ayrımı çok net yapmamız gerektiği, bulanık sularda balık avlamaya çıkan o eş teröristleri, itibar teröristlerini de kamuoyu önünde şiddetle ve lanetle kınayarak, oluşturulan bu birlik ve beraberlik ruhunun zedelenmesine asla izin vermeyeceğimizi bildirir,
Kamuoyuna sevgi ve saygılarla sunarım. 11.08.2016
Özcan IŞIKLAR- Belediye Başkanı