Avusturya’nın Wels cezaevinde dokuz aydır tutuklu bulunan Sezgin Baran Korkmaz’ın canı sıkılıyor belli ki. Her ne kadar koğuşunu iki Avusturyalı tutuklu ile paylaşıyor olsa da ilkokul mezunu olan SBK, dil sorunu nedeniyle iletişim kuramıyor malum. Türkiye’ye iade edileceği günün ve iadesi sonrasında afla salıverileceği günün umuduyla yaşıyor.Nereden mi biliyoruz? Hakkında haber ve yorum yazan gazetecilere açtığı davalardan.
Gün geçmiyor ki bir gazeteci ve yazara mahkeme celbi gelmesin.
İki ay önce de bir yazımızdan dolay Çağlayan Adliyesi’ne ifadeye çağrıldık.
Gittik verdik ifademizi.
Bir süre sonra takipsizlik kararı geldi.
Aradan bir ay geçti geçmedi bu kez asliye hukuk mahkemesinden dava açıldığına dair evrak geldi.
Belli ki avukatı Murat Volkan Dülger takipsizlik kararına itiraz etmiş ve bu da mahkemece uygun görülmüş.Açılan bu davalardan SBK’nin haberi var mı yoksa avukat bey durumdan vazife mi çıkarıyor bilmiyoruz.
Ama ben SBK’nin yerinde olsam Dülger’i avukatlıktan azlederdim.
Zira tam adı kamuoyunda tam unutulacakken avukat bey bu davalarıyla yeniden gündeme getiriyor.
Ya da avukat bey sürekli dava açarak SBK’den alacağı vekâlet ücretlerini şişiriyor.Tabii SBK Türkiye’ye iade olur ve davadan yakasını sıyırıp mallarına kavuşursa. Türkiye’deki pek çok kişinin de umudu bu yönde. Çünkü ABD’ye verilirse ifşaatıyla pek çok kişiyi yakar. SBK’nin açtığı davalarda suçlama da katalog: “Müvekkilimin kişilik haklarına saldırı ve itibarının zedelenmesi...”Karapara aklamak, başkalarının mallarını hile yoluyla ele geçirmek itibarını zedelemiyor ama biz bunları haberleştirince itibarı zedeleniyor.Avukat aracılığıyla SBK bizden 50 bin TL istiyor. Bizi zarfla para dağıttığı gazetecilerden sanıyor zahir. Dava konusu olan yazımızda “SBK’den 8 milyon alan Çağlayan sakini kim?” diye sormuş, bu konuda yoğun iddialar olduğunu belirtmiştik. Çağlayan’dan dava açan çıkmadı ama SBK açtı.İyi madem biz de Hamdi Bey’e söyleyelim SBK’nin kutusunu açsın.
Bu talep, 10. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından kabul edildi ve hemen arkasından SBK hakkında yurtdışına çıkış yasağı getirildi.Aynı cumhuriyet başsavcılığı, iki ay sonra bu kez tam tersi bir talepte bulundu. Yani SBK’nin malvarlıklarına el koyma, banka hesapları üzerindeki tedbirlerin kaldırılmasını istedi.
Ve jet hızıyla aynı gün, İstanbul 3. Sulh Ceza Hâkimliği, SBK hakkındaki tedbir kararını kaldırdı. Gerekçe olarak da MASAK’ın 5 Kasım’da hazırladığı “Suç bulunamadı” raporu gösterildi.
İki hafta sonra da SBK hakkındaki yurtdışı yasağı mahkeme kararıyla kaldırıldı.SBK tam rahatlamıştı ki 4 Aralık’ta İçişleri Bakanı Soylu ile görüşmesinde yeniden tutuklanacağını anlayınca ertesi gün yurtdışına çıktı.SBK, yurtdışına kaçtıktan üç hafta sonra da MASAK’ın savcılığa gönderdiği rapor üzerine yine aynı başsavcılık tarafından yakalama kararı çıkarıldı.Tabii SBK’yi yakalayabilirlerse...İşin ilginç tarafı SBK’nin yurtdışına çıkışının yolunu açan ilk kararının dayanağı olan bir MASAK raporunun bile olmayışı.
Hazine MASAK’ın böyle bir raporu olmadığını açıkladı.
Mahkeme hayali bir MASAK raporuna dayanarak SBK’nın çıkış yasağını ve tedbirleri kaldırmıştı.
O sürede de mallarını başkalarının üstüne devredip Traun Nehri’nin kıyılarına kendisini atıverdi. SBK’yle sıcak ilişkileri olan yargı mensuplarının yükselmesine de artık “Allah’ın lütfu” diyelim.
Gün geçmiyor ki bir gazeteci ve yazara mahkeme celbi gelmesin.
İki ay önce de bir yazımızdan dolay Çağlayan Adliyesi’ne ifadeye çağrıldık.
Gittik verdik ifademizi.
Bir süre sonra takipsizlik kararı geldi.
Aradan bir ay geçti geçmedi bu kez asliye hukuk mahkemesinden dava açıldığına dair evrak geldi.
Belli ki avukatı Murat Volkan Dülger takipsizlik kararına itiraz etmiş ve bu da mahkemece uygun görülmüş.Açılan bu davalardan SBK’nin haberi var mı yoksa avukat bey durumdan vazife mi çıkarıyor bilmiyoruz.
Ama ben SBK’nin yerinde olsam Dülger’i avukatlıktan azlederdim.
Zira tam adı kamuoyunda tam unutulacakken avukat bey bu davalarıyla yeniden gündeme getiriyor.
Ya da avukat bey sürekli dava açarak SBK’den alacağı vekâlet ücretlerini şişiriyor.Tabii SBK Türkiye’ye iade olur ve davadan yakasını sıyırıp mallarına kavuşursa. Türkiye’deki pek çok kişinin de umudu bu yönde. Çünkü ABD’ye verilirse ifşaatıyla pek çok kişiyi yakar. SBK’nin açtığı davalarda suçlama da katalog: “Müvekkilimin kişilik haklarına saldırı ve itibarının zedelenmesi...”Karapara aklamak, başkalarının mallarını hile yoluyla ele geçirmek itibarını zedelemiyor ama biz bunları haberleştirince itibarı zedeleniyor.Avukat aracılığıyla SBK bizden 50 bin TL istiyor. Bizi zarfla para dağıttığı gazetecilerden sanıyor zahir. Dava konusu olan yazımızda “SBK’den 8 milyon alan Çağlayan sakini kim?” diye sormuş, bu konuda yoğun iddialar olduğunu belirtmiştik. Çağlayan’dan dava açan çıkmadı ama SBK açtı.İyi madem biz de Hamdi Bey’e söyleyelim SBK’nin kutusunu açsın.
KAMERA KAYITLARINA BAKALIM MI?
SBK’nin avukatı, müvekkilinin yargı mensuplarıyla güçlü bir bağı olmadığını, buna delil olarak da hakkında verilen yakalama ve mallarına el koyma kararlarını gösteriyor.Gel de gülme...Bu yakalama ve mallarına el koyma konusunda çelişkili kararlara geçmeden önce şöyle bir çağrıda bulunalım.Hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hesaplarına ve mallarına tedbirin yanında yurtdışına çıkış yasağı konulup iki ay sonra kaldırılması sürecinde SBK adliyeye kaç kez gitti?Adliyeye gidişlerinde hangi kapıdan girdi?Hâkim ve savcıların kullandığı kapıdan mı yoksa vatandaşların girdiği kapıdan mı?Adliyeye girdikten sonra hangi kata çıkıp hangi yargı mensuplarıyla görüştü?SBK kaçtıktan sonra “karapara aklama suçu” işlediği iddiasıyla açılan davanın 17 Mayıs 2021 tarihli duruşması neden kilitli kapılar ardında yapıldı ve duruşma salonuna gazeteciler alınmadı?Karapara suçunu birden fazla kez işlediği belgelerle kanıtlı olmasına karşın dava dosyasında neden bu suçu bir kez işlemiş gibi alt sınırdan ceza istendi, bu yüzden mi duruşma basına kapalı yapıldı?Seri katiller işlediği cinayetlerin sadece birinden mi ceza alıyor?SBK, Berat Albayrak’ın istifa ettiği gece bakan beyle birlikte sosyal medya hesaplarını neden kapattı acaba? Bürokrasinin kapılarını önce Mücahit Binici’yle açan SBK, onun üzerinden tanıştığı Berak Albayrak’la yakınlaştıktan sonra Mücahit Bey’i ekarte etmişti. Bakan bey istifa ettikten sonra onunla dayanışma amaçlı mı, yoksa “Kral öldü yaşasın yeni kral” demeye hazırlık için mi?AYNI SAVCILIK İKİ FARKLI KARAR
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 30 Eylül 2020’de, SBK’nin de aralarında olduğu 14 kişi hakkında, malvarlıklarına el konulmasını talep etti.Bu talep, 10. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından kabul edildi ve hemen arkasından SBK hakkında yurtdışına çıkış yasağı getirildi.Aynı cumhuriyet başsavcılığı, iki ay sonra bu kez tam tersi bir talepte bulundu. Yani SBK’nin malvarlıklarına el koyma, banka hesapları üzerindeki tedbirlerin kaldırılmasını istedi.
Ve jet hızıyla aynı gün, İstanbul 3. Sulh Ceza Hâkimliği, SBK hakkındaki tedbir kararını kaldırdı. Gerekçe olarak da MASAK’ın 5 Kasım’da hazırladığı “Suç bulunamadı” raporu gösterildi.
İki hafta sonra da SBK hakkındaki yurtdışı yasağı mahkeme kararıyla kaldırıldı.SBK tam rahatlamıştı ki 4 Aralık’ta İçişleri Bakanı Soylu ile görüşmesinde yeniden tutuklanacağını anlayınca ertesi gün yurtdışına çıktı.SBK, yurtdışına kaçtıktan üç hafta sonra da MASAK’ın savcılığa gönderdiği rapor üzerine yine aynı başsavcılık tarafından yakalama kararı çıkarıldı.Tabii SBK’yi yakalayabilirlerse...İşin ilginç tarafı SBK’nin yurtdışına çıkışının yolunu açan ilk kararının dayanağı olan bir MASAK raporunun bile olmayışı.
Hazine MASAK’ın böyle bir raporu olmadığını açıkladı.
Mahkeme hayali bir MASAK raporuna dayanarak SBK’nın çıkış yasağını ve tedbirleri kaldırmıştı.
O sürede de mallarını başkalarının üstüne devredip Traun Nehri’nin kıyılarına kendisini atıverdi. SBK’yle sıcak ilişkileri olan yargı mensuplarının yükselmesine de artık “Allah’ın lütfu” diyelim.