Su Yalıtımı ve Binaların Deprem Güvenliği Algı Araştırması sonuçları açıklandı. Araştırma, Su Yalıtımı Yönetmeliği’ne uygun olarak yapılan binaların oranının, toplam bina stoğunun yüzde 10’u civarında olduğunu ortaya koydu. Türkiye çapında bin 67 kişinin katıldığı çalışmada, katılımcıların sadece yüzde 2.2’si su yalıtımının öneminin farkında. Katılımcıların yüzde 80’ine yakını ise ya binasında su yalıtımı olmadığını söylüyor ya da bununla ilgili hiçbir fikrinin olmadığını beyan ediyor. DEMİRLERİN TAŞIMA KAPASİTESİNİ AZALTIYOR
Araştırma sonuçlarını değerlendiren Ode Yalıtım Yönetim Kurulu Üyesi Erhan Özdemir’in dikkat çektiği en önemli nokta su yalıtımının olmadığı veya standartlara uygun yapılmadığı binalardaki tehlike.
Özdemir, “Su yalıtımı olmadığında binalardaki demir donatıların taşıma kapasitesi 10 yıl gibi kısa bir sürede yüzde 66 azalıyor. Bu durum da yapıların deprem etkisiyle karşı karşıya kaldığında ciddi hasar almasına ve yıkılmasına neden olabiliyor. 1999 Marmara Depremi sonrasında yapılan incelemelerde de hasarlı binaların büyük bir kısmında korozyon hasarı tespit edildi” dedi. SU YALITIMI DENİNCE KİMSENİN AKLINA DEPREM GELMİYOR
Araştırmaya katılanların yüzde 28.4’ü oturduğu binada su sızıntısı, küf gibi problemlerin olduğunu belirtilirken, yaşanılacak ev seçilirken ilk öncelik evin fiyatı. Bunu deprem güvenliği takip ediyor ama yalıtım altıncı sırada yer alıyor. Ama yalıtım denilince de akla ilk ısı yalıtımı geliyor. Su yalıtımı daha ziyade ergonomik ve estetik çerçevede değerlendiriliyor. Araştırmada, ‘Su yalıtımı denildiğinde aklınıza neler gelmektedir’ sorusuna hiçbir katılımcı deprem güvenliği yanıtını vermemiş."YÖNETMELİK VAR DENETİM YOK"
İZODER Başkanlar Kurulu Başkan Vekili Levent Pelesen, yönetmelik olmasına rağmen yeterli denetimin olmamasından dert yandı. Betonarme yapıların demir donatılarının korozyona karşı korunması gerektiğini vurgulayan Pelesen, “1999’daki depremin ardından bölgede incelemelerde yıkılan binaların çoğunda demir donatıların neredeyse tel inceliğinde olduğumu gözlemlendi. Aslında bu durum donatıdan çalmak olarak algılanmamalı. Sorun, betonarme içindeki demirlerin zamanla korozyona uğraması ve paslanarak kalınlık kaybetmesi sonucudur. 2017’de yayımlanan Binalarda Su Yalıtımı Yönetmeliği maalesef tam olarak uygulanmıyor. Özellikle denetim ve gözetimlerin yetersizliği, bilinç eksikliği bu alandaki en büyük problemler” diye konuştu. NACİ GÖRÜR: BİZ DEPREMCİLER EN ÇOK SUDAN KORKARIZ
Türkiye’deki deprem gerçeğinin bir kez daha altını çizen Bilim Akademisi Üyesi, Yer Bilimci Prof. Dr. Naci Görür de özellikle binaların temellerindeki suların zemin sıvılaşmasına yol açabileceğini vurguladı. ‘Temeliniz sağlam değilse o bina depreme dayanmaz’ diyen Prof. Dr. Görür, bu noktada da yapılan zemin etütlerindeki yanlışlıklara işaret etti. Prof. Dr. Görür’ün dikkat çektiği nokta ise zemindeki sıvılaşma. ZEKERİYAKÖY’DEKİ ONLARCA VİLLA DA RİSKLİ
Sarıyer Zekeriyaköy’den örnek veren Prof. Dr. Görür, “Zekeriyaköy’de onlarca villanın alüvyon zemin üzerine yapıldığını biliyorum. Deprem dalgaları yer altında zemindeki suya girip basınç yaptığında o su basıncı yukarıya taşır. Sen ne kadar sağlam zeminde oturuyorum dersen de sıvılaşma olur. Bakarsın ki evin çökmüş. Bu yüzden temelin altında su var mı yok mu bilmek gerekiyor" diye konuştu.
Araştırma sonuçlarını değerlendiren Ode Yalıtım Yönetim Kurulu Üyesi Erhan Özdemir’in dikkat çektiği en önemli nokta su yalıtımının olmadığı veya standartlara uygun yapılmadığı binalardaki tehlike.
Özdemir, “Su yalıtımı olmadığında binalardaki demir donatıların taşıma kapasitesi 10 yıl gibi kısa bir sürede yüzde 66 azalıyor. Bu durum da yapıların deprem etkisiyle karşı karşıya kaldığında ciddi hasar almasına ve yıkılmasına neden olabiliyor. 1999 Marmara Depremi sonrasında yapılan incelemelerde de hasarlı binaların büyük bir kısmında korozyon hasarı tespit edildi” dedi. SU YALITIMI DENİNCE KİMSENİN AKLINA DEPREM GELMİYOR
Araştırmaya katılanların yüzde 28.4’ü oturduğu binada su sızıntısı, küf gibi problemlerin olduğunu belirtilirken, yaşanılacak ev seçilirken ilk öncelik evin fiyatı. Bunu deprem güvenliği takip ediyor ama yalıtım altıncı sırada yer alıyor. Ama yalıtım denilince de akla ilk ısı yalıtımı geliyor. Su yalıtımı daha ziyade ergonomik ve estetik çerçevede değerlendiriliyor. Araştırmada, ‘Su yalıtımı denildiğinde aklınıza neler gelmektedir’ sorusuna hiçbir katılımcı deprem güvenliği yanıtını vermemiş."YÖNETMELİK VAR DENETİM YOK"
İZODER Başkanlar Kurulu Başkan Vekili Levent Pelesen, yönetmelik olmasına rağmen yeterli denetimin olmamasından dert yandı. Betonarme yapıların demir donatılarının korozyona karşı korunması gerektiğini vurgulayan Pelesen, “1999’daki depremin ardından bölgede incelemelerde yıkılan binaların çoğunda demir donatıların neredeyse tel inceliğinde olduğumu gözlemlendi. Aslında bu durum donatıdan çalmak olarak algılanmamalı. Sorun, betonarme içindeki demirlerin zamanla korozyona uğraması ve paslanarak kalınlık kaybetmesi sonucudur. 2017’de yayımlanan Binalarda Su Yalıtımı Yönetmeliği maalesef tam olarak uygulanmıyor. Özellikle denetim ve gözetimlerin yetersizliği, bilinç eksikliği bu alandaki en büyük problemler” diye konuştu. NACİ GÖRÜR: BİZ DEPREMCİLER EN ÇOK SUDAN KORKARIZ
Türkiye’deki deprem gerçeğinin bir kez daha altını çizen Bilim Akademisi Üyesi, Yer Bilimci Prof. Dr. Naci Görür de özellikle binaların temellerindeki suların zemin sıvılaşmasına yol açabileceğini vurguladı. ‘Temeliniz sağlam değilse o bina depreme dayanmaz’ diyen Prof. Dr. Görür, bu noktada da yapılan zemin etütlerindeki yanlışlıklara işaret etti. Prof. Dr. Görür’ün dikkat çektiği nokta ise zemindeki sıvılaşma. ZEKERİYAKÖY’DEKİ ONLARCA VİLLA DA RİSKLİ
Sarıyer Zekeriyaköy’den örnek veren Prof. Dr. Görür, “Zekeriyaköy’de onlarca villanın alüvyon zemin üzerine yapıldığını biliyorum. Deprem dalgaları yer altında zemindeki suya girip basınç yaptığında o su basıncı yukarıya taşır. Sen ne kadar sağlam zeminde oturuyorum dersen de sıvılaşma olur. Bakarsın ki evin çökmüş. Bu yüzden temelin altında su var mı yok mu bilmek gerekiyor" diye konuştu.