Fotoğrafa olan ilgisini ve müzenin kuruluş serüvenini anlatan Hilmi Nakipoğlu, fotoğraf kariyerine 6x6 ve 6x9 filmler ile siyah beyaz fotoğrafları basarak başladığını anlattı. Nakipoğlu, “12 yaşımda fotoğraf tab ederek başladım. O dönemde fotoğraf makinem yoktu. Annemin çeyiz sandığının içindeki eşyaları çıkarıp içine girdim. Çeyiz sandığı benim için karanlık odaydı. Bir paket fotoğraf kartı ile siyah beyaz birinci ve ikinci banyo. Fotoğraf, ışıkla çizim anlamına geliyor. Bu işin de temeli siyah beyazdır.” dedi. Nakipoğlu, “Annemin sandığından çıktım ve 97 yılında müzeyi açtım. 97 yılına kadar özellikle her hafta sonu cumartesi pazar, bazen iki, üç olmak üzere fotoğraf makinesi satın alma yoluyla koleksiyon oluşturmaya başladım. Surlarının dibinden, Beyazıt İstanbul Üniversitesi’nin meydanından, Beyazıt Camisi ve sahaflarından, eskicilerden, seyyar satıcılardan, Sirkeci’deki Hayyam Pasajı’ndan, Bahariye’de eskicilerden, Salı Pazarı’ndan makine satın alıyordum. Böylelikle 900 makineyi satın alma yoluyla biriktirdim. Hala biriktirmeye devam ediyorum.” diye konuştu. Özel öğrencilere eğitim verilen bir kurum olan ve müzenin de içerisinde yer aldığı Nefus Nakipoğlu Özel Eğitim Uygulama Okulu’na annesinin ismini verdiğini ifade eden Nakipoğlu, “Ailemde Down Sendromlu çocuk yok ama bütün çocuklar bizim. Dolayısıyla o çocuklarımıza biz yol yordam öğretmeye çalışıyoruz. Daha doğrusu hem insan olmayı öğrenmeye çalışıyorum hem de insan olmayı öğretmeye çalışıyoruz.” dedi.Müzenin herkes tarafından sahiplenilmesini istediğini ifade eden Nakipoğlu, “Bu makineleri ben almış olabilirim ama eğer ziyarete gelirseniz sizin, gelmezseniz benim. Burada savaşın, barışın, tarihin izleri var. Bu tarihe sahip çıkmak gerekiyor.” şeklinde konuştu.“Her Şeyin Temeli Fotoğrafa Dayanıyor”Fotoğrafın tarihine ilişkin bilgi veren Nakipoğlu, “İlk fotoğraf, 1826 yılında Fransız bir kimyager olan Joseph Niepce’in pencereden baktığı, ilk defa kalıcı kılınan ve sekiz saat boyunca pozlanarak çekilen bir fotoğraftır. Bacalar ve çatı görünür fotoğrafta. Daha sonra yine bir Fransız Louis Daguerre, fotoğraf makinasıyla ilk insanlı fotoğrafı çekmiş. Fotoğraftan önce hayatımızda klasik sanatçılar yani heykel tıraşlar ve ressamlar vardı. Bunlar da fotoğrafın icadından önce aristokratların, parası olanların heykellerini, resimlerini yapıyorlardı. Özellikle de yağlı boya resimlerini. Tabi günler alıyor. Bu süreçte fotoğrafçılara büyücü, fotoğraf makinelerine de şeytan icadı diyorlar. Makineler için kullanılan üç ayaklar (tripotlar) ahşaptı o zamanlar. Literatürlerde tripotu da şeytan icadı olarak görüyorlar ve reddediyorlar. Ama sonra 1839 yılında Fransız Bilim Akademisi’nde ‘Fotoğraf artık bir sanattır’ denilmiş ve fotoğraf hayatımıza girmiştir.” ifadelerini kullandı.Fotoğrafın icadından sonraki süreçten bahseden Nakipoğlu, “Fotoğrafçı fotoğrafı çekiyor, heykeltıraş fotoğrafa bakarak heykelini yontuyor, ressam fotoğrafa bakarak resmi yapıyor. Böylelikle fotoğraf artık daha herkesin istifade edebileceği bir seviyeye gelmiş oluyor. Radyo, sinema, televizyon her şeyin temeli fotoğrafa dayanıyor. ‘Fotoğraf tek karede dünyadır’ diyor merhum Ara Güler. Dolayısıyla fotoğrafı ilk zamanlarda sekiz saatte de çekilse, daha sonraki aşamalarda çok daha hızlı filmler ve objektifler ile değerler arttıkça görüntüyü çok daha hızlı yakalama imkânı doğuyor.” dedi.Nakipoğlu, fotoğraf makinelerinin insan ile benzer işlevselliğe sahip olduğunu ifade ederek, “Makinelerin gözleri var, tıpkı bizim gözlerimiz gibi. Aynı zamanda bizim hafızamız gibi hafızası var. Dolayısıyla görüntüyü filmde rapt-ı zapt altına alıyorsunuz.” şeklinde konuştu.Fotoğrafa Dair Her Şey MüzedeÖzellikle fotoğraf meraklıları tarafından ilgiyle ziyaret edilen müzede, 1896 yılında üretilmiş fotoğraf makinesinden başlayarak günümüze kadar gelen çeşitli marka ve ölçüde 900 adet fotoğraf makinesi ve aksesuarı sergileniyor. Müzede taşınabilen ve taşınamayan stüdyo tipi fotoğraf makineleri, çift objektifli makineler, casus veya mini makineler, Leica filmle kullanılan makineler, polaroid filmle kullanılan makineleri görmek mümkün.Müzede, 1896 yılında üretilen devasa fotoğraf makinesinden, çok küçük formlarda üretilmiş casus kameralara kadar; fotoğraf makinelerinin teknolojik ve işlevsel tüm sürecini inceleme imkânı tanınıyor.
GÜNDEM
Yayınlanma: 21 Ekim 2021 - 13:01
Güncelleme: 22 Ekim 2021 - 16:13
TÜRKİYE'NİN İLK VE TEK KAMERA MÜZESİ BAKIRKÖY'DE
Türkiye’nin ilk kamera müzesi “Hilmi Nakipoğlu Fotoğraf Makineleri Müzesi”, fotoğrafa küçük yaşlardan itibaren ilgi duyan Hilmi Nakipoğlu tarafından 1997 yılında kuruldu. 1896 yılından günümüze kadar kullanılan acı, tatlı birçok hatıraya, savaşlara tanıklık eden ve hala çalışır durumdaki yüzlerce makine, Bakırköy’de yer alan müzede sergileniyor.
GÜNDEM
21 Ekim 2021 - 13:01
Güncelleme: 22 Ekim 2021 - 16:13
İlginizi Çekebilir