T.C. YARGITAY 11. Ceza Dairesi
TÜRK MİLLETİ ADINA Y A R G I T A Y İ L A M I
Esas No : 2018/4349 BOZMA ÜZERİNE
Karar No : 2022/10675Tebliğname No : 11 - 2018/12899
İNCELENEN KARARIN;MAHKEMESİ : Aydın 3. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 24.11.2017
NUMARASI : 2013/337 (E) ve 2017/1700 (K)
SANIK :
SUÇLAR : Resmi belgede sahtecilik, Özel belgede sahtecilik
HÜKÜMLER : Mahkumiyet
TEMYİZ EDENLER : Sanık ve müdafileri
TEBLİĞNAMEDEKİ DÜŞÜNCE : Bozma
Hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi Adli Belge İnceleme Şubesinin 28.01.2016 tarihli raporunda suça konu senetler ve garanti sözleşmesindeki imzaların Kemal Sarıtaş'ın el ürünü olmadığının 8 Adli Tıp Uzmanındanoluşan heyetten
6 kişininoyuyla ve oy çokluğuyla belirlendiğinin anlaşılması karşısında, CMK'nin 217. maddesi uyarınca duruşmadan edindiği kanaate göre delilleri yasal ve yeterli gerekçe ile değerlendiren Mahkemenin takdir ve kabulünde bir isabetsizlik görülmediğinden, tebliğnamedeki bozmaisteyen görüşe iştirak edilmemiş, sanık hakkında,suça konu sahte senetleri 26.05.2011 tarihinde icra takibine koyması nedeniyle,"kamu kurum ve kuruluşlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık" suçu yönünden mahallinde işlem yapılması mümkün görülmüştür.
1)Özel belgede sahtecilik suçundan kurulan hükme yönelik temyiz incelemesinde;Bozmaya uyularak yargılamanın hukuka uygun olarak yapıldığı, iddia ve savunmada ileri sürülen hususların gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, hukuka uygun yöntemlerle elde edilen delillerin değerlendirilerek fiilin sanık tarafından işlendiğinin tespit edildiği, suç vasfının doğru biçimde belirlendiği, cezanın kanuni takdir sınırlarında uygulandığı tüm dosya kapsamından anlaşılmakla,sanık ve müdafilerinintemyiz nedenleri yerinde görülmediğinden hükmün ONANMASINA
2)Resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan hükme yönelik temyiz incelemesinde;Bozmaya uyularak yapılan yargılamaya, toplanıp gerekçeli kararda gösterilerek tartışılan delillere, Mahkemenin oluşa uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre,sanık ve müdafilerinindiğer temyiz nedenleri yerinde görülmemiştir, ancak; Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 19.03.2013 tarihli, 2013/1725 Esas ve 2013/4446 Karar sayılı bozma ilamına konu 05.04.2012 tarihli, 2011/402 Esas ve 2012/330 Karar sayılı mahkûmiyet hükmünde sanık hakkında TCK’nin 204. maddesi gereğince 3 yıl hapiscezasına hükmolunup bu mahkumiyet kararı sadece sanık ve müdafisitarafından temyiz edildiği ve aleyhe temyiz istemi bulunmadığı halde, bozma sonrası yapılan yargılamada kazanılmış hak ilkesine aykırı şekilde sanık hakkında TCK'nin 204.maddesi gereğince 4 yıl hapiscezasına hükmedilmesi suretiyle 1412 sayılı CMUK'nin 326/son maddesine aykırı davranılması, Yasaya aykırı, sanık ve müdafilerinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, ancak yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususun aynı Kanun’un 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasına "CMUK’nin 326/son maddesi gereğince sonuç ceza miktarı itibarıyla sanığın 3 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına” cümlesinin eklenmesi suretiyle, diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 30.05.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
BU HUKUKA VE YASALARA AYKIRI YARGITAY KARARINI GEREKÇELİ OLARAK İNCELENMESİNDE DİKKAT ÇEKİCİ HUKUKSAL VE YASAL AYRINTILAR ,YARGITAYCA DİKKATE ALINMAMASI DÜŞÜNDÜRÜCÜ!
10 milyon dolarlık haciz işlemiyle ilgili olarak ,
Yargıtay 11 Ceza Dairesi 2018/4349Esas-2022-10675 Karar gerekçesiz, yanlızca hükme esas alınan bilirkişi raporunun son bölümünü dikkate alarak ,hükme esas alınan bilirkişilerin savcılık soruşturması olmasına rağmen aynı dosyaya atnmasını ve 2 muhalif bilirkişi raporunun olduğunu kendi kararına neden yazmadığı ve mahkemenin delil olarak incelemeye gönderdiği delili bilirkişilerce incelenmemesini ve diğer 2 farklı heyet resmi bilirkişi raporunu (Adli Tıp Kurumu ve İzmir Polis Kriminal heyet raporlarısanık lehine) tartışılmadan bu raporlara göre neden üstün bir rapor olduğuna çelişki giderilmeden karar vermesi hukuka ve yasalara açıkça aykırı olmasına rağmen karar vermesi dikkat çekicidir.
Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 18.11.2014 tarihli 2013/830 Esas ve 2014/502 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere; CMK'nin 231/11. maddesine göre hükmün açıklanmasına dair kararda, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 141/3, CMK'nin 34 ve 230. maddeleri uyarınca gerekçe bölümünde iddia ve savunmada ileri sürülen görüşlerin belirtilmesi,
1-mevcut delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi,
2-hükme esas alınan ve reddedilen delillerin açıkça gösterilmesi,
3-bu delillere göre ulaşılan sonuçların, iddia, savunma ve dosyadaki diğer belgelere ilişkin değerlendirmeler ile sanığın eyleminin ve yüklenen suçun unsurlarının nelerden ibaret olduğunun,
4-hangi gerekçeyle hangi delillere üstünlük tanındığının açık olarak gerekçeye yansıtılması,
5-delillerle sonuç arasında bağ kurulması gerekirken somut olayda sanığın sabit kabul edilen fiilinin ne olduğu belirtilip buna dayanak olan deliller gösterilip tartışılmadan gerekçesiz hüküm kurulması, AYRICA DAVA ZAMANAŞIMI SÜRESİNİN DE DİKKATE ALINMAMASI DİKKAT ÇEKİCİDİR.
Yargıtay 11. Ceza Dairesinin kendi içtihatlarına bile karşı vermiş olduğu davasında, bilirkişi raporlarının yeterli ve taraf itirazlarını karşılar nitelikte olmamasına rağmen verdiği ilginç onama kararını inceleyeceğiz.
Somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de, öğreti ve uygulamada; "suçsuzluk" ya da "masumiyet karinesi" olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; "in dubio pro reo" olarak ifade edilen "şüpheden sanık yararlanır" ilkesidir.
Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi hâlinde de geçerlidir.
Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilebilmesidir.
Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz.
Ceza mahkûmiyeti; toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate ya da herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkân vermemelidir.
Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.
Birçok Yargıtay kararında bilirkişi raporları arasında- Karaburun G / Adli Tıp Bülteni, 2017; 22(3): 200-207 - 203 - ki çelişkinin giderilmesi için Adli Tıp Kurumuna başvurulması gerektiği işaret edilmekteyse de bu husus sadece yerel mahkemeye yön göstermek amaçlı olup, 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanununun 23/C-3 maddesi de dikkate alındığında Adli Tıp Kurumunun resmi bilirkişi sıfatı bulunmasının onu son merci yapmayacağı ve kurum tarafından verilen raporlara sırf bu nedenle üstünlük tanınmayacağı açıktır.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 20.03.2007 tarihli (2007/2366-5280 esas ve karar sayılı) kararında “Adli Tıp Kurumu grafoloji (bugün adli belge inceleme şubesi olarak ismi değiştirilen bölüm kastedilmektedir) bölümünün imza incelemesinde son merci olarak kabulünün mümkün bulunmadığını” belirtmiş, yine aynı daire 26.11.2012 tarihli (2012/17547E, 34790K) kararında “Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin imza incelemesinde son merci olarak kabulü mümkün bulunmayıp, raporun anılan kurumdan alınmış ve heyetçe düzenlenmiş olması da yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre ona üstünlük tanımayacağından anılan rapora itibar edilerek sonuca gidilemez.” demek suretiyle bu hususu vurgulamıştır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
İDDİANAME VE MAHKEME AŞAMALARI
Resmi belgede sahtecilik suçu nedeniyle verilen hükme yönelik yapılan incelemede;
Aydın Cumhuriyet Başsavcılığı 2011-7042 Soruşturması Şikayetçi Avukatının yönlendirmesiyle Borçlu K.S 'NİN eski tarihli Fotokopi imzaları ve
Soruşturma ile hiçbir ilişkisi olmayan ,
1-Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesince kesinleşen 3 adet Daktiloyla yazılmış olan TARAFLARI FARKLI –TANZİM TARİHLERİ FARKLI daha evvel Jandarma Kriminal Şubesince incelenmiş olan Sahte senetler NEDEN İNCELEMEYE TABİ TUTULMUŞTUR?
Aydın Jandarma Söke Şubesi 16-08-2011 Tarihli eksik ve yetersiz bilimsellikten uzak bilirkişi raporuna göre Senetler üzerindeki imzaların Borçlu Kemal Sarıtaş Eli Ürünü olmadığına dair Kanaat raporu vermiştir.
2-Borçlu tarafa yakınlığıyla bilinen Aydın Cumhuriyet Başsavcısı FETÖ Tutuklanan ve ihraç edilen Başsavcı Ekrem Yiğit soruşturmayı yönlendirerek davanın Asliye ceza Mahkemesinde görülmesini sağlamıştır.
Aydın Cumhuriyet Başsavcılığının 2011-1345 sayılı iddianame ,Normal de Resmi Evrakta Sahtecilik ve TCK 158/1-D Nitelikli Dolandırıcılıktan AĞIR CEZA MAHKEMESİNDE dava açılması gerekirken ,1 Hakimli Asliye Ceza Mahkemesine gönderilmesi ve jet hızıyla iddanamenin kabulü herşeyi açıklamaktadır.
Normalde GÖREVSİZLİK Kararı verilerek davanın Ağır Ceza Mahkemesinde yapılması gerekirdi.
Ama Orada 3 Hakim olduğundan Borçluların hakimleri etkileme şansları olmayacaktı.
Ama tek hakimli Asliye ceza mahkemesince istedikleri kararı alacaklardı ve bunu başardılar.
Görevsizlik kararı verilmeyerek dava Asliye ceza mahkemesinde sürdü.
3-Eksik ve Yetersiz Aydın Jandarma Söke Şubesince hazırlanan bilirkişi raporuna gerekçeli olarak itiraz etmemize rağmen O zaman FETÖ ile ismi anılan Hakim Hasan Şengöz tüm itirazlarımızı gerekçe belirtmeden 05.04.2012 tarihinde Resmi evrakta Sahtecilikten 3 yıl hapis cezası vererek davayı jet hızıyla bitirmişti.
Hakim Hasan Şengöz hüküm verdiği gün itirazlarımız üerine ‘ben biliyorum haklısınız ama yukarıdan çok baskı var diyerek ‘’davayı sonuçlandırmıştı.
Daha sonra hakim Hasan Şengöz’ün garip bir trafik kazasıyla Gaziantep’te ölmesi de hayli dikkat çekici ..
4-İtirazımız üzerine Yargıtay 11 .Ceza Dairesi 2013-1725E / 2013-4446K 19-03-2013 Tarihinde ‘Katılan tarafın iddiaları ile savunmada ileri sürülen hususlar birlikte değerlendirilerek gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek biçimde belirlenmesi amacıyla A.M.S Şirketin tanzim tarihinde hangi oda ve Ticaret Sicil memurluğuna kayıtlı olduğu ve senetlerin tanzim tarihinde şirket yetkilisinin kim yada kimler olduğu şirket tarafından kullanılan KAŞE bu kaşe olup olmadığı hususlarının araştırılması Senetler ve Garanti Sözleşmesindeki imzaların ve yazıların aynı anda,aynı kişi ve aynı kalemle yazılıp yazılmadığının araştırılması’’isteyerek BOZMA KARARI VERMİŞTİR.
BOZMA KARARINDAN SONRA
5—Garanti Sözleşmesi ve Senetler İzmir Kriminal Polis Laboratuvarı'nın 22/08/2013 tarih BLG-2013/2055 sayılı Ekspertiz Raporu'nda; imzaların Borçlu K.S 'ın ELİ ÜRÜNÜ OLDUĞU KESİN SONUCUNA VARMIŞTIR.
6- Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi-Adli Belge İnceleme Şubesi'nin 12/11/2014 tarih ve 27695533-101.02-2014/104055/10154 sayılı raporunda; imzaların Borçlu K.S 'ın ELİ ÜRÜNÜ OLDUĞU KESİN SONUCUNA VARMIŞTIR.
7-Aydın 3. Asliye Ceza Mahkemesi FETÖ İmamı olduğu yüzünden tutuklanan mahkeme Hakimi Murat Saz dava dosyamızda 2 Resmi bilirkişi raporu (İzmir Polis Kriminal ve Adli Tıp Raporu İmzalar Borçlu K.S ait olduğu )
‘’10 celsede 07-04-2015 Tarihinde Dosyanın karar verilmek üzere incelemeye alınmasına karar vermiştir.’’
Borçlu Vekilleri Parayla aldıkları Özel Bilirkişi raporunu(imza fotokopileri incelenmiştir.)
Dosyaya sunarak Adli Tıp Kurumu tarafından düzenlenecek bilirkişi raporunun hazırlanmasında iş bu uzman Mütalasının değerlendirilmesi ve göz önünde bulundurulması diye Dilekçe vererek YÖNLENDİRME YAPMIŞTIR .
ÇÜNKÜ ÖZEL RAPORU HAZIRLAYANLAR ADLİ TIP SON RAPORU HAZIRLAYANLARIN ARKADAŞLARI HER NASILSA TUTUKLANAN (FETÖ ‘DEN )HAKİM MURAT SAZ BU İSTEĞİ KABUL EDEREK YÖNLENDİRMEYE ORTAK OLMUŞTUR.
‘’Kumpas davası 14 Duruşmada daha da açık bir hal almıştır.’’
Mahkeme Hakimi YANLIZCA BORÇLU VEKİLLERİNİN SUNDUĞU 15.07.2015 Tarihli dilekçedeki borçlu imzalarının incelenmesini talep etmiş ,bizim muvakatımız olmamasına rağmen (Borçlunun eski tarihli imzaları ile dava konusu olmayan tarafları başka sahte başka senetlerin incelenmesi)kabul edilmiştir.
Savunma hakkımız kısıtlanmış ve Adil Yargılamayı etkilemişlerdir.
Sahte deliller üreterek Suç işlemişlerdir.
Mahkeme Hakimi Murat Saz FETÖ Aydın imamı olarak tutuklu yargılanmaktadır.
Tüm savunma ve taleplerimizi hakim ilk andan itibaren reddetmiştir.
Bizde 15 duruşmada 05-10-2015 Tarih
REDDİ HAKİM TALEBİNDE BULUNDUK.
Ama talebimiz gerekçesiz olarak reddedildi.
-ADLİ TIP KURUMU 13 KLASÖR JET HIZIYLA 3 GÜNDE İNCELEMİŞ
Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin 17-06-2015 Tarih
Sayı.27695533-101.02-2015/40215/4299
Raporunda Borçlu K.S ‘a ait ESKİ TARİHLİ İMZA FOTOKOPİLERİNİ ve DAVAYLA HİÇBİR İLİŞKİSİ OLMAYAN TARAFLARI FARKLI-TANZİM TARİHİ FARKLI DAKTİLOYLA YAZILMIŞ İMZALARI inceleyerek ,Dava konusu Garanti Sözleşmesi ve Senetler üzerindeki Borçlu K.S ELİ ÜRÜNÜ OLMADIĞI KANAAT Raporu düzenlenmiştir.
Bu raporu hazırlayan Bilirkişiler hakkında Savcılığa suç duyurusunda Bulunulmuştur.
Ama Bu raporu hazırlayan ve haklarında savcılık soruşturması olan Bilirkişiler her nasılsa
28-01.2016 raporunda bilirkişilik yapması Yargıtay İçtihatlarına da aykırı…
9-Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi Adli Belge İnceleme Şubesi'nin 28/01/2016 tarih ve 27695533-101.02-2016/6188/913 sayılı raporunda ise; raporu düzenleyen 8 görevliden çoğunluğu oluşturan 6 tanesinin görüşünü yansıtan raporda FOTOKOPİ ÜZERİNDEN İNCELEME YAPILMIŞTIR.
İmzaların Borçlu K.S'ın eli ürünü olmadığı, söz konusu imzaların tersiminin yavaş, monoton ve kendi aralarında varyasyon içermeyecek biçimde atılmış olduklarından K.S'ın imzaları model alınarak takliden atıldıkları, söz konusu imzaların atan şahsın tanı unsurlarını R. Y açısından teşhise yeter oranda yansıtmadığından R.Y'ın eli ürünü olduğu ya da olmadığı yönünde bir tespite gidilemediği belirtilmiş, bu rapordaki çoğunluk görüşüne katılmayan 2 görevlinin muhalefet şerhinde ise; imzaların Kemal Sarıtaş'ın eli ürünü olduğu belirtilmiştir.
RAPORA İMZA İNCELEMESİNDE ADLİ TIP UZMANLARI UZMAN OLAN FİZİK MÜHENDİSLERİ ÖMÜR ve AYŞEGÜL CENGİZ MUHALEFET ŞERHİ KOYMUŞLARDIR
HEM GARANTİ SÖZLEŞMESİ HEMDE İKİ ADET SENET ALTINDAKİ İMZALARIN K.Ş ELİ ÜRÜNÜ OLDUĞU ŞEKLİNDE MUHALEFET ŞERHLERİ VARDIR.
BORÇLU’NUN İMZALARI BİZZAT KASTEN DEĞİŞTİRMİŞ YADA DEĞİŞİK BİR İMZA ATMASI HİÇ İNCELENMEMİŞ..
HÜKME ESAS ALINAN BİLİRKİŞİ RAPORUNDA KENDİ İÇİNDE DAHİ MUHALİF GÖRÜŞ BULUNAN VE DAHA EVVELKİ RAPORLAR İLE DE ÇELİŞEN ,ÇELİŞKİLİ KESİN KANAAT İÇERMEYEN ADLİ TIP RAPORUNA GÖRE HÜKÜM VERİLEMEZ.
- KOPYALA YAPIŞTIR YAPILMIŞTIR.
Daha önce 17.06.2015 Tarihli Adli tıp kurumu Fizik İhtisas dairesi-Adli Belge İnceleme Şubesi tarafından düzenlenen Garanti sözleşmesi altındaki imzanın Kemal SARITAŞ eli ürünü olmadığına dair verilen raporda hiçbir değişiklik yapmadan , noktası, virgülü , büyük küçük harflerle yazılan kelimeler ve cümleler dahil birebir aynı olan 28.01.2016 tarihli 7 Uzman katılımıyla verilen rapora sadece ( iki adet senet ve ) ibaresi eklenerek yeni rapor ve düzenlenmiştir.
Her hangi bir yeterli inceleme yapılmadığı ortadadır.
Bu raporlar karşılaştırıldığında bu durumda görülecektir.
Bu raporda haklarında bu olayla ilgili soruşturma olan Bilirkişiler ,
her nedense Borçlu K.S imzalarındaki BAŞLANGIÇ VE SONLANDIRILIŞ GRAMALARINI İNCELEMEMESİ DİKKAT ÇEKİCİ..
ADLİ TIP BİLİRKİŞİ RAPORUNDA BİZİM DOSYAYLA HİÇBİR İLİŞKİSİ OLMAYAN FARKLI BİLİRKİŞİ RAPORLARININ OLMASI DA DÜŞÜNDÜRÜCÜDÜR!!!!!
Raporda dava dosyası ve inceleme belgelerle hiçbir ilişkisi olmayan Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin 11-07-2006 tarih 2006-32713/5747 sayılı/17-09-2009 Tarih 2009/41835/5928 sayılı Bilirkişi raporlarının bizim dosyamızla HİÇBİR İLİŞKİSİ YOKTUR.
AMA HER NEDEN DOSYA İÇERİSİNDE OLMASI YÖNLENDİRMENİN EN BÜYÜK DELİLİDİR.
HÜKME ESAS ALINAN RAPORU HAZIRLAYAN BİLİRKİŞİLER HAKKINDA SAVCILIK SORUŞTURMASI VARKEN AYNI DOSYAYA ATANMALARI YARGITAY İÇTİHATLARINA AYKIRIDIR.
- Haklarında Şikayette bulunulan Bilirkişiler hakkında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığında 2015/61696 soruşturması devam ederken ,Aydın 3 Asliye Ceza Mahkemesi tarafından iki farklı rapor meydana geldiği için çelişkinin giderilmesi istenilmiş, çelişkiyi giderecek olan Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas dairesi Genişletilmiş Uzmanlar Kurulunda haklarında soruşturma devam eden tarafsızlığını yitirmiş bilirkişilerin çoğunluk olarak yer aldığı heyet raporu ile cezalandırılma yoluna gidilmiştir.
Şikayette bulunulmuş olan ve soruşturması devam eden Sanık aleyhine
rapor veren kişilerin Raporuna itiraz nedeniyle daha önceki imzaların Borçluya ait olduğuna dair Adli Tıp raporu ile çelişkiyi gidermek için aynı senetler için yeniden rapor verecek olan Yedi kişilik Kurul da tamamının çoğunluk olarak yer alması raporun tarafsızlığını yitirmiş kişiler tarafından verildiğinin en büyük göstergesidir.
Bu kişilerden farklı bir rapor beklemek hayatın olağan akışına aykırıdır.
Aksine bir rapor onların soruşturma dosyasında aleyhlerine olacağı için Şikayet edildikleri rapor doğrultusunda karar vermeleri kaçınılmazdır.
Yerel Mahkemeye defalarca tarafsız bir bilirkişi heyeti oluşturularak yeni bir rapor aldırılması talep edilmiş fakat sürekli taleplerimiz reddedilmiştir.
EMSAL YARGITAY KARARI 12.HUKUK DAİRESİ
2011/4363Esas-2011/20418Karar 25.11.2011T
Bu bilirkişiler dışında yeni bir heyet kurularak yaptırılacak ve alınacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken,
Bu kişilerin “olayla ilgili kanaatinin oluştuğu,görüşlerinin ilk raporla belirgenleştiği, yeniden rapor aşamasında yada bu aşamaya götürecek tarafsız ,objektif vereceği raporda önceki kanaat ve görüşünün etkisinde kalabilecekleri ve kendilerini şikayet eden birinin raporunu hasmane davranacakları ,
bu sebeble adil yargılama hakkının bir uzantısı olarak olaya tamamen yabancı, farklı bir heyetin rapor hazırlaması gerekirdi.”
BORÇLU VEKİLLERİ 07-07-2015 Tarihindeki 13. Duruşmada BEYOĞLU 3. NOTERLİĞİ ATILMIŞ İMZALARIN MUKAYESE İMZASI OLARAK İNCELENMESİNİ KABUL ETMİYORUZ ÇÜNKÜ BİZİMDE BİLMEDĞİMİZ İÇLERİNDE SAHTE İMZALAR MEVCUTTUR BU ARADA ATILMIŞ TÜM İMZALARI ŞAHİBELİ HALE SOKMUŞTUR ‘’İKRARI ‘’ORTADAYKEN İNCELEMEYE TABİ TUTULMASI DA DİKKAT ÇEKİCİDİR!!
10-BİLİRKİŞİLER DELİL SAKLAMIŞTIR.
Mahkemenin incelenecek dosya içerisinde göndermiş olduğu Alacaklısı R.Y –Borçluları K.S -Alımag Metal Sanayi ve Tic.Ldt Şti, olan 25-05-1998 tanzim ve 30-07-1999 ve 30-08-1999 ödeme günlü 250.000 USD bedelli iki senet olan Garanti Sözleşmesinde de olduğundan DELİL OLARAK İNCELENMESİ TALEP EDİLMİŞ , AMA BİLİRKİŞİLER KENDİLERİNİ HAKİM YERİNE KOYARAK İNCELEME YAPMAMIŞLARDIR.
HALBUKİ BU SENETLER İSTANBUL 13 .ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ 2005-584Esas-2010/419 K ile Yargıtay Denetiminden geçerek kesinleşmiştir.
Bu dosyadaki Borçlu K.S ’ın imzası Polis Kriminal Daire Müdürü ve Marmara Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim görevlilerince Senetler üzerindeki imzanın Borçu K.S ELİ ÜRÜNÜ OLDUĞU KESİN SONUCUNA VARILDIĞI HEYET BİLİRKİŞİ RAPORU MEVCUTKEN ,HAKLARINDA SORUŞTURMA BULUNAN BİLİRKİŞİLERİN BU ÖNEMLİ MAHKEMENİN İNCELENMESİ İÇİN GÖNDERDİĞİ RESMİ HEYET BİLİRKİŞİ RAPORU DELİLİNİ İNCELEMEYEREK SUÇ İŞLEMİŞLERDİR.
EĞER BU RAPOR İNCELENSEYDİ , BU OLUMSUZ KARARI VEREMEYECEKLERDİ.
11-SUÇU KABUL ETMEMEKLE BERABER,
RESMİ EVRAKTA SAHTECİLİK DAVA ZAMANAŞIMI
AYDIN 3.ASLİYE CEZA 2013-337 Esas(ESKİ DOSYA NO 2011-411Esas)
A)28-05-1998 Düzenleme tarihli Senetler ilk olarak İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2011/830 Değişik iş ile 03-09-2010 tarihinde ihtiyati haciz başvurusu yapılmış teminat yatırılamadığından karar uygulanamamıştır.
B)Daha sonra Aydın 1. İcra Müdürlüğü 2011-5349 E ile 26-05-2011 tarihinde icra takibi yapılmıştır.
C)Yargıtay Ceza Genel Kurulu İçtihatların da da belirtildiği üzere Senetlerin düzenleme28-05-1998 tarihi dava zamanaşımı için dikkate alınırken , bizim dosyamızda bu dikkate alınmamış, üstelik resmi başvurumuz olan İstanbul 2 .Asliye Ticaret Mah. 03-09-2010 Tarihi bile dikkate alınmaması dikkat çekicidir.
‘’Bu nedenle isnat edilen Resmi Evrakta Sahtecilik suçunun zamanaşımından düşmesi gerekir.’’
EMSAL KARARLAR
YARGITAY CEZA GENEL KURULU
1976-4-245E/1976-328K 12.07.1976
ÖZET:Resmi bir evrakta sahtecilik suçu ,düzenleme tarihi ile birlikte oluşur.Bu düzenleme ile genel ve özel bir zararın doğduğu mefruz bulunduğundan sanığın çıkar sağlayıp sağlamadığı suçun oluşmasına etkili değildir.Emre yazılı Senetler resmi evrak niteliğindedir.
Sahtecilik suçu bononun kullanma ,vade tarihleri değil DÜZENLEME gününde oluşur.
YARGITAY 6.CEZA DAİRESİ
1981-898 Es/1981-987 Kr. 20-02-1981 t
12-SUÇU KABUL ETMEMEKLE BİRLİKTE
ÖZEL EVRAKTA SAHTECİLİK
29-05-1998 Tarihli ‘GARANTİ SÖZLEŞMESİ ‘ Garanti Sözleşmesi ve Senetler İzmir Kriminal Polis Laboratuvarı'nın 22/08/2013 tarih BLG-2013/2055 sayılı Ekspertiz Raporu'nda; Ayrıntılı ve Yargıtay Denetimine elverişli bu resmi heyet raporunda imzaların Borçlu K.S 'ın ELİ ÜRÜNÜ OLDUĞU KESİN SONUCUNA VARMIŞTIR.
Bu rapor Aydın Söke 2 Ağır ceza Mahkemesince kabul edilmeyerek anlaşılmaz bir biçimde TAKİPSİZLİK Kararını kaldırmıştır.
AYDIN 3. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
DOSYA NO : 2013/831 Esas-KARAR NO : 2014/563
SUÇ :Özel Belgede Sahtecilik,Adli Yargılamayı Etkilemeye Teşebbüs
SUÇ TARİHİ : 16/06/2011
İşbu dosyanın mahkeme 2013/337 esas sayılı dosyası ile aralarındaki fiili ve hukuki irtibat gözönüne alınarak mahkememizin 2013/337 esas sayılı dosyası ile BİRLEŞTİRİLMESİNE 12/06/2014 Tarihinde karar verdi.
ÖZEL EVRAKTA SAHTECİLİK NEDENSE DAVA ZAMANAŞIMI İNCELEMENİZDE DİKKATE ALINMAMIŞTIR.
EMSAL KARARLAR
YARGITAY CEZA GENEL KURULU
1976-4-245E/1976-328K 12.07.1976
ÖZET:Resmi bir evrakta sahtecilik suçu ,düzenleme tarihi ile birlikte oluşur.Bu düzenleme ile genel ve özel bir zararın doğduğu mefruz bulunduğundan sanığın çıkar sağlayıp sağlamadığı suçun oluşmasına etkili değildir.Emre yazılı Senetler resmi evrak niteliğindedir.
Sahtecilik suçu bononun kullanma ,vade tarihleri değil DÜZENLEME gününde oluşur.
YARGITAY 6.CEZA DAİRESİ
1981-898 Es/1981-987 Kr. 20-02-1981 t
BORÇLU K.S İMZALARININ GROFOLOJİK-KALİGRAFİKBİLİMSEL İNCELENMESİ
1.GRUP,1991/1996 yılları arasındaki imzaları kendi aralarında yapılan karşılaştırmalarda İMZALARIN BAŞLANGIÇ ,ARA GRAMALAR VE SONLANDIRILIŞ BİÇİMLERİ FARKLILIKLAR GÖSTERMEKTEDİR.
2.GRUP 1997/1998 Yılları arasında ise imzaların kendi aralarında yapılan karşılaştırmalarda İMZALARIN BAŞLANGIÇ,ARA GRAMALAR VE SONLANDIRILIŞ BİÇİMLERİ TAM BİR UYUM VE UYGUNLUK GÖSTERMEKTEDİR
İncelemeye konu Senetler ve Garanti Sözleşmesindeki borçlu K.S ait olan 1998 yılına ait olmakla birlikte inceleme konusu imzaların genel formasyon itibariyle 1998/1997 yıllarına ait K.S adına atılı 2.GRUP mukayese imzalar ile tam uyumlu olduğu ,tersim biçimi (2GRUP mukayese imzalar ile başlangıç figürüve söz konusu figürden türetilen ilk grama ve sonlandırılış biçiminde 2 noktalama işareti ile bitiş bakımından)işleklik derecesi,istif,eğim,doğrultu,hız,seyir,alışkanlıklar ve kalem baskı derecesi bakımından uygunluk ve benzerliklerin subut olduğu ve imzaların borçlu Kemal Sarıtaş eli ürünü olduğu sabittir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME GEREKÇE
Dava konusu Senetler ve Garanti Sözleşmesindeki imzaların sanığın yada borçlunun eli mahsulü olup olmadığı araştırılarak, (Yargıtay içtihatlarına göre tanzim tarihine yakın “1998”yılı 1997-1998 yılları arasındaki resmi kurumlardaki imzaların incelenmesi gerekir)
1-mevcut deliller buna göre değerlendirilmeden ,sanığın sahte olduğu bildiği senetleri ortaya çıkartıp adeta kendi aleyhine delil olacak suretle hem de yüksek bir icra takip harcı yatırarak yapılmasının makul bir izahı yapılmadan ,
2-Borçlunun kendisinin değişik bir şekilde imzalayarak senetleri ve Garanti Sözleşmesini vermiş olma ihtimali bulunup bulunmadığı üzerinde durulmadan
3-Borçlunun zaman içerisindeki imza değişiklikleri de göz önüne alınmadan eksik inceleme ve araştırma yapılmadan yazılı şekilde hüküm kurulamaz
4- Özel Evrakta Sahtecilik te “
Ayrıca Garanti Sözleşmesiyle davada elde edeceği bir menfaatin bulunmadığı (Çünkü zaten senetler icra takibine konulmuş Garanti Sözleşmesinin İcra Takibine bir etkisi yok zaten )böyle bir eylem içerisine girdiği bir an bile kabul
edilse bile bahsedilen nedenlerden dolayı sanığın bu eylem bakımından HUKUKİ BİR MENFAATİ OLMADIĞI ve bu nedele YARARSIZLIK ŞARTININ oluştuğu sabit olduğu ve eylemin suç unsuru taşıyan nitelikte olmadığı sabit olduğundan CMK 223-2 a maddesince BERAAT karar verilmesi gerekir.
Garanti Sözleşmesiyle ilgili “Özel Evrakya Sahtecilik”) Emsal Yargıtay Kararı
Suça konu çekin keşide tarihi üzerinde yapıldığı iddia olunan tahrifat, çekin ibraz süresi yönünden sanık lehine hukuki sonuç doğurması imkanının bulunmaması nedeniyle “faydasız sahtecilik” niteliğinde olup resmi belgede sahtecilik suçunun unsurları oluşmamıştır
(Yargıtay 11. Ceza Dairesi - Karar: 2012/264).
5- Hükme esas alınan eksik ve yetersiz bilirkişi raporunda(GEREKÇELİ OLARAK İÇERİĞİNE İTİRAZ EDİLMİŞTİR), önceki resmi raporlar irdelenmemiş ve o raporlardaki görüşlere itibar edilmemesinin nedenleri açıklanmamıştır.
Bu durumda mahkemece, raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi amacıyla yeniden imza incelemesi yaptırılması ve bu yöne ilişkin itirazların değerlendirilmesi gerekirken eksik incelemeyle hüküm kurulması doğru değildir.
Hükme esas alınan ve gerekçeli olarak itiraz edilen yine kendi içinde muhalif görüşler olan ve kısmen çelişen ve çelişik olan bilirkişi raporunun hükme esas alınması hukuka ve yasalara aykırıdır (2 muhalif şerhi vardır gerekçeli itiraz edilen raporda )
Kaldı ki genellikle bir belge de mevcut olan imzanın tatbike medar imzalara uymaması her zaman mümkündür.
Böyle bir uymama ,bizzat imzayı atanın kasten imzasını değiştirmiş yada değişik bir imza atmasından da meydana gelebileceği düşünülmeli ve incelenmelidir bu yapılmamıştır.
Adli Tıp Kurumundan alınan ve kendi içinde de muhalif görüşlerin olduğu ve gerekçeli olarak itiraz edilen raporun,bu hali ile kesin kanaat içermediği ve
dolayısıyla hüküm kurmaya elverişli olmadığı açık olup ,söz konusu raporun anılan kurumdan alınmış ve heyetçe düzenlenmiş olması yerleşik içtihatlarına göre ona üstünlük sağlayamayacağından ,kesin kanaat bildirmeyen mevcut rapora göre sonuca gidilemez..
Zira ,Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi’nin imza incelemesinde son merci olarak kabulü hususunda yasal bir düzenleme bulunmamaktadır.(HGK’nun 07-10-2009 Tarih ve 2009/12-282 sayılı karar)
Üstelik herhangi bir belgeye dayanmaksızın dahi icra koğuşturmasına başvurulması mümkün olan bir takip hukuku düzeni içinde aksi görüşü kabul,diğer bir deyimle yapılacak imza incelemesi sonunda takip talebi iptal edilen kişinin başka hiçbir koşul aramadan ceza verilmesi yolunun benimsenmesi ,en basit tabir ile Anayasa’nın teminat altına aldığı (hak arama hürriyetini)yok etmek ve bu yol ile bu özgürlüğü ortadan kaldırmak demektir.
Çünkü böyle bir tehdit altında bulunan kişi ,haklı olarak bu özgürlüğünü ve hakkını yasal yollardan arayamaz duruma düşmüştür.
Belirtilen nedenlerle yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde hakkaniyete uygun yargılanma hakkı kapsamında silahların eşitliği ve gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmış olup başvurucunun Anayasanın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
Yukarıda izah ettiğimiz ve Sayın Dairenizce de tespit edilecek gerekçelerle (ve dairenizce aynı konularda verilmiş içtihatlara göre de) yerel mahkemece verilen mahkumiyet hükmünün usul ve yasaya aykırı olması nedeniyle ,Bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilmesi yönündeki gerekçeli itirazların yeterince ve makul bir biçimde değerlendirilmediği ve makul gerekçeler ile ortaya konulmadığından ,Anayasının 36. Maddesi nde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiği yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde hakkaniyete uygun yargılanma hakkı kapsamında silahların eşitliği prensibi uyarınca adil yargılama yapılmadığından ,savunma hakkı kısıtlandığından ,
Maddi gerçek ve somut kanıtlarla desteklenmeyen varsayımlarla , kanaatlerle
hükümlülük kararı verilemeyeceği ,sanığın atılı suçu işlediği yönünde her türlü kuşkudan uzak hukuken geçerli somut ve inandırıcı kanıtların bulunmadığı gözetilmeden ,yerinde ve yeterli olmayan gerekçelerle karar verilmesi Bozma nedenidir.
BORÇLU’NUN İMZALARI BİZZAT KASTEN DEĞİŞTİRMİŞ YADA DEĞİŞİK BİR İMZA ATMASI HİÇ İNCELENMEMİŞ..
HÜKME ESAS ALINAN BİLİRKİŞİ RAPORUNDA KENDİ İÇİNDE DAHİ MUHALİF GÖRÜŞ BULUNAN VE DAHA EVVELKİ RAPORLAR İLE DE ÇELİŞEN ,ÇELİŞKİLİ KESİN KANAAT İÇERMEYEN ADLİ TIP RAPORUNA GÖRE HÜKÜM VERİLEMEZ.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2012/6-1309 Esas 2013/258 Karar ,2011/10-387 Esas 2012/75 karar ve sayılı benzer kararlarında ayrıntılı olarak açıklandığı üzere ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan ‘’in dubio pro reo’’ kuşkudan sanık yararlanır ilkesi uyarınca ,sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu ,suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlıdır.
Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılmamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak hüküm kurulamaz.
Ceza mahkumiyeti yargılama süresince toplanan kanıtların bir kısmına dayanılarak ve diğer bir kısım
göz ardı edilerek ulaşılan ihtimali kanıya ve kanate değil kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır.
Bu ispat hiçbir kuşku ve başka türlü oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır.
Yüksekte olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak ,ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan ,varsıyama dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir.
O Halde ceza yargılamasında mahkumiyet büyük ve küçük bir olasılığa kanaate göre değil,her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır.
Mahkumiyet kararı verilebilmesi için vicdani kanaate ulaşılması gerekir.
SORULMASI GEREN SORULAR !
Adli Tıp Kurumundan alınan raporun, bu hali ile kesin kanaat içermediği ve dolayısıyla hüküm kurmaya elverişli olmadığı açık olup, söz konusu raporun anılan kurumdan alınmış ve heyetçe düzenlenmiş olması, yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre ona üstünlük sağlamayacağından, kesin kanaat bildirmeyen mevcut rapora göre sonuca gidilemez. Zira Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi'nin imza incelemesinde son merci olarak kabulü hususunda yasal bir düzenleme bulunmamaktadır (Hukuk Genel Kurulunun 07/10/2009 tarihli ve 2009- 12-282 sayılı kararı). Hal böyle olunca, ilk derece mahkemesince;
Daha evvel Yargıtay 11 Ceza Dairesince 11 - 2018/12899 Yargıtay Cumhuriyet Savcısı A.K 3 sayfalık gerekçeli BOZMA TEBLİĞNAMESİ her nedense 11.Ceza dairesince hiç dikkate alınmaması da dikkat çekicidir.
Üstelik Karar Düzeltme istediğimiz dilekçe de aynı 2018 yılında Savcı A.K ‘un KENDİ YAZDIĞI TEBLİĞNAMEYE ,AYKIRI BİR KARAR VERMESİ ‘de hayli ilginçtir, ya kendi tebliğnamesi olduğunu bilmemekte /yada yoğunluktan gözden kaçmasına neden olmuştur çünkü dosyada kendi yazdığı tebliğnameye karşı 2018 yılından sonra başka hiçbir delil dosyada YOKTUR.
Ne değişmiştir ki kendi Tebliğnamesine karşı başka bir karar vermiştir?
Üstelik Hem Yargıtay 11. Ceza Dairesi Hemde Yargıtay Savcılığı Resmi Evrakta ve Özel Evrakta Sahtecilik dava zamanaşımlarını neden incelemediği de düşündürücüdür!!
Hükme esas alınan RAPOR KENDİ İÇİNDE BİLE MUHALİF VE ÇELİŞKİLERLE DOLUDUR.
Birçok Yargıtay kararında bilirkişi raporları arasında- Karaburun G / Adli Tıp Bülteni, 2017; 22(3): 200-207 - 203 - ki çelişkinin giderilmesi için Adli Tıp Kurumuna başvurulması gerektiği işaret edilmekteyse de bu husus sadece yerel mahkemeye yön göstermek amaçlı olup, 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanununun 23/C-3 maddesi de dikkate alındığında Adli Tıp Kurumunun resmi bilirkişi sıfatı bulunmasının onu son merci yapmayacağı ve kurum tarafından verilen raporlara sırf bu nedenle üstünlük tanınmayacağı açıktır.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 20.03.2007 tarihli (2007/2366-5280 esas ve karar sayılı) kararında “Adli Tıp Kurumu grafoloji (bugün adli belge inceleme şubesi olarak ismi değiştirilen bölüm kastedilmektedir) bölümünün imza incelemesinde son merci olarak kabulünün mümkün bulunmadığını” belirtmiş, yine aynı daire 26.11.2012 tarihli (2012/17547E, 34790K) kararında “Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin imza incelemesinde son merci olarak kabulü mümkün bulunmayıp, raporun anılan kurumdan alınmış ve heyetçe düzenlenmiş olması da yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre ona üstünlük tanımayacağından anılan rapora itibar edilerek sonuca gidilemez.” Yönündeki istikrar arzeden kararlarına rağmen mahkemece ATK raporunun bahisle ret kararı verilmesi usule ve yasalara aykırıdır.
Hükme esas alınan KANAAT RAPORU KENDİ İÇİNDE BİLE MUHALİF VE ÇELİŞKİLERLE DOLUDUR.BU RAPORA GEREKÇELİ VE AYRINTILI OLARAK İTİRAZDA ETTİK..BAŞKA BİR HEYET RAPORU ALINMASI İÇİN…
Adli Tıp Kurumu görevlendirilen tüm uzmanların 5275 sayılı CMK Kanununun 67 ve devamı maddelerinde bilirkişilerin görevlendirilmesi ve mütalaa alınması hususunun düzenlediği bilirkişilerin verdiği rapaorların KANAAT RAPORU mahiyetinde olduğu ,mahkemeleri bağlayıcı mahiyette olmadıkları ,imza incelemelerinin %100 kesinlik doğuracak şekilde rapor verilemeyeceği düzenlenen raporun KANAAT raporu mahiyetinde olduğu da ceza yargılamasında dikkate alınmalıdır.
Adli Tıp Kurumu'nun imza incelemesinde üst ve son merci olmadığı gözetilerek,
Polis Kriminal ,
Jandarma Kriminal,
Tübitak,
Adli Bilirkişi Listesinden ,
Üniversitelerin Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim üyelerinden (grafoloji alanında uzman) oluşturulacak bilirkişi heyetinden,
dava konusu belgedeki imzanın davalının eli ürünü olup olmadığına ilişkin yeniden rapor alınması gerekirken; eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülemez
KESİN KANAAT İÇERMEYEN Hükme esas alınan bilimsellikten uzak yetersiz ve eksik bilirkişi raporunda kendi içinde dahi muhalif görüş bulunan ve daha ;önceki resmi raporlar arasında da açıkça çelişen bu irdelenmemiş raporlardaki GÖRÜŞLERE İTİBAR EDİLMEMESİNİN NEDENLERİ AÇIKLANMAMIŞTIR.
BU DURUMDA MAHKEMECE RAPORLAR ARASINDAKİ ÇELİŞKİNİN GİDERİLMESİ AMACIYLA İMZA İNCELEMESİ YAPTIRILMASI VE BU YÖNE İLİŞKİN İTİRAZLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ GEREKİRKEN EKSİK İNCELEMEYLE HÜKÜM KURULMASI DOĞRU DEĞİLDİR
KABUL ETMEMEKLE BİRLİKTE SANIĞIN HUKUKİ DURUMUNUN BELİRLENMESİ İÇİN SAHTE OLDUĞU İDDİA EDİLEN İMZALARIN SANIĞA AİT OLUP OLMADIĞI HÜKME ESAS RAPORDA NEDEN İNCELENMEMİŞTİR?
Açık ve kesin bir kanıtlama olmadığı takdirde OLASILIKLARA KANAATE dayanılarak mahkumiyet kararı verilmesi mümkün değildir.(YARGITAY CEZA GENEL KURULU 14.12.2010 TARİH ve 2010/9-88 ESAS ve 2010/255 Karar sayılı kararı
Bu bilgiler ışığında resmi evrakta sahtecilik-özel evrakta sahtecilik suçlarından cezalandırılması talebi ile kamu davası açılmış ise de;SANIK HAKKINDA VE DİĞER RESMİ BİLİRKİŞİ RAPORLARIYLA İLGİLİ OLARAKTA GEREKÇELİ KARARDA HİÇBİR DEĞERLENDİRME YAPILMADAN EKSİK ARAŞTIRMA VE YETERSİZ GEREKÇE İLE atılı suçların işlendiğine dair mahkumiyete yetecek her türlü şüpheden uzak ve kesin ve inandırıcı deliller elde olmadığından ‘HÜKMÜN ESASINA ETKİLİ İNCELEME DIŞI BIRAKILAN ‘Yukarı da 12 madde de belirttiğim MADDİ VE HUKUKİ detaylarının da açıkça yazdığım nedenlerden ve Emsal Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Yargıtay İçtihatları dolayısıyla İNCELENMESİ GEREKİRKEN NEDEN İNCELENMEMİŞTİR?
YASAL DELİLLER :
1-Yargıtay 11. Bölüm 2018-12899 Tebliğname No. Savcı A.K (BOZMA)
2-Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2018-4349Esas/2022-12899 Karar30-05-2022T
(Gerekçesiz düzelterek onama verilmesi T.C. Anayasası’ nın 141 ve HMK. nun 297. maddesinin amaçladığı anlamda gerekçe taşımamaktadır.)
3-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 2022-115523 KD. 05-10-2022T
Yargıtay 11. Bölüm 2018-12899 Tebliğname No. Savcı A.K (BOZMA)
(Sayın savcı kendi yazmış olduğu tebliğnameye karşı yeni ve karşı bir karar vermesi ilginç)
(Birçok Yargıtay kararında bilirkişi raporları arasında- Karaburun G / Adli Tıp Bülteni, 2017; 22(3): 200-207 - 203 - ki çelişkinin giderilmesi için Adli Tıp Kurumuna başvurulması gerektiği işaret edilmekteyse de bu husus sadece yerel mahkemeye yön göstermek amaçlı olup, 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanununun 23/C-3 maddesi de dikkate alındığında Adli Tıp Kurumunun resmi bilirkişi sıfatı bulunmasının onu son merci yapmayacağı ve kurum tarafından verilen raporlara sırf bu nedenle üstünlük tanınmayacağı açıktır.
Hükme esas alınan rapor kesin sonuç değil kanaat raporu olup 2 muhalif bilirkişi var üstelik farklı resmi Kurumlardan alınmış Borçlu eli ürünü olduğunun bildiren heyet raporları mevcut olmasına rağmen dikkate alınmaması düşündürücüdür)
4- Garanti Sözleşmesi ve Senetler İzmir Kriminal Polis Laboratuvarı'nın 22/08/2013 tarih BLG-2013/2055 sayılı Ekspertiz Raporu'nda; imzaların Borçlu K.S 'ın ELİ ÜRÜNÜ OLDUĞU KESİN SONUCUNA VARMIŞTIR.
5-Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi-Adli Belge İnceleme Şubesi'nin 12/11/2014 tarih ve 27695533-101.02-2014/104055/10154 sayılı raporunda; imzaların Borçlu K.S 'ın ELİ ÜRÜNÜ OLDUĞU KESİN SONUCUNA VARMIŞTIR.
6- Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin 17-06-2015 Tarih
Sayı.27695533-101.02-2015/40215/4299
Raporunda Borçlu K.S ‘a ait ESKİ TARİHLİ İMZA FOTOKOPİLERİNİ ve DAVAYLA HİÇBİR İLİŞKİSİ OLMAYAN TARAFLARI FARKLI-TANZİM TARİHİ FARKLI DAKTİLOYLA YAZILMIŞ İMZALARI inceleyerek ,Dava konusu Garanti Sözleşmesi ve Senetler üzerindeki Borçlu K.S ELİ ÜRÜNÜ OLMADIĞI KANAAT Raporu düzenlenmiştir.
7- Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi Adli Belge İnceleme Şubesi'nin 28/01/2016 tarih ve 27695533-101.02-2016/6188/913 sayılı raporunda ise; raporu düzenleyen 8 görevliden çoğunluğu oluşturan 6 tanesinin görüşünü yansıtan(Haklarında bu konuyla ilgili savcılık soruşturması olan bilirkişiler),
Raporunda Borçlu K.S ‘a ait ESKİ TARİHLİ İMZA FOTOKOPİLERİNİ ve DAVAYLA HİÇBİR İLİŞKİSİ OLMAYAN TARAFLARI FARKLI-TANZİM TARİHİ FARKLI DAKTİLOYLA YAZILMIŞ İMZALARI inceleyerek , (DELİL SAKLAMIŞLAR LEHE OLAN BİLİRKİŞİ HEYET RAPORUNU MAHKEME İNCELE DEMESİNE RAĞMEN İNCELEMEMİŞLERDİR)Dava konusu Garanti Sözleşmesi ve Senetler üzerindeki Borçlu K.S ELİ ÜRÜNÜ OLMADIĞI KANAAT Raporu düzenlenmiştir.
8- EMSAL
YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ 2014-355172016-669K 28.01.2016
9-EMSAL
YARGITAY 12.HUKUK DAİRESİ 2016-1048E/2016-13844 K 11.05.2016T
10-ZAMANAŞIMI EMSAL
YARGITAY 11.CEZA DAİRESİ 2006-2547E/2007-382K 31.01.2007 T
11-EMSAL
YARGITAY CEZA GENEL KURULU
2009-8-72 Esas/2009-198 Kr. 07.07.2009 T
12- Yargıtay 11. Ceza Dairesi
Esas No:2014/3551 Karar No:2016/669 K. Tarihi:28.1.2016
Özet:
01.11.2011 tarihli Adli Tıp Kurumu raporu ile Bursa 3.İcra Hukuk Mahkemesine ibraz edilen 11/12/2007
tarihli bilirkişi raporlarında suça konu bonoda katılan H.. S..'e atfen bulunan imzanın katılana ait olup olmadığı yönünden farklı görüşlere yer verilmesi, katılan vekilinin temyiz dilekçesinde Adli Tıp Kurumu raporunda mukayeseye esas alınan 05.01.1979 yılına ait katılana atfen bulunan imzanın katılana ait olmadığının, sahte atıldığının belirtilmesi karşısında; gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi açısından; katılan vekilinin temyizinde belirttiği hususunda dikkate alınarak suça konu bononun bu kez İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü veya Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinden seçilecek yazı ve imza incelemesinde uzman 3 kişilik bir bilirkişi heyetine tevdi edilerek bu raporlar arasındaki çelişkiyi de giderecek şekilde yeni bir rapor alınması ve sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,...
Tebliğname No : 11 - 2012/241807 MAHKEMESİ : Bursa 11. Asliye Ceza Mahkemesi TARİHİ : 30/05/2012
NUMARASI : 2008/86 (E) ve 2012/502 (K) Suç : Resmi belgede sahtecilik 01.11.2011 tarihli A**** *** Kurumu raporu ile Bursa
3.İcra Hukuk Mahkemesine ibraz edilen 11/12/2007 tarihli bilirkişi raporlarında suça konu bonoda katılan H.. S..'e atfen bulunan imzanın katılana ait olup olmadığı yönünden farklı görüşlere yer verilmesi, katılan vekilinin temyiz dilekçesinde A**** *** Kurumu raporunda mukayeseye esas alınan 05.01.1979 yılına ait katılana atfen bulunan imzanın katılana ait olmadığının, sahte atıldığının belirtilmesi karşısında; gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi açısından; katılan vekilinin temyizinde belirttiği hususunda dikkate alınarak suça konu bononun bu kez İstanbul Üniversitesi A**** *** Enstitüsü veya Mimar Sinan Üniversitesi G**** *** Fakültesinden seçilecek yazı ve imza incelemesinde uzman 3 kişilik bir bilirkişi heyetine tevdi edilerek bu raporlar arasındaki çelişkiyi de giderecek şekilde yeni bir rapor alınması ve sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, Yasaya aykırı, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı, 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi
uyarınca BOZULMASINA, 28.01.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.
13-YARGITAY 9. Hukuk Dairesi
Esas :2016/16428 Karar :2016/12347
BİLİRKİŞİ RAPORUNA ATFIN KARARIN GEREKÇELİ OLDUĞUNU GÖSTERMEYECEĞİ
Mahkemece davanın kabulünün gerekçesi hiçbir bir şekilde açıklanmamış, içeriği dahi yazılmayan bilirkişi kurulunun raporuna atıf ile yetinilmiştir. Bilirkişi raporuna atıf kararın gerekçeli olduğunu göstermez. Mahkemenin kararı T.C. Anayasası’ nın 141 ve HMK. nun 297. maddesinin
amaçladığı anlamda gerekçe taşımamaktadır.
Gerekçesiz karar yazılması, adil yargılanma hakkının ihlali olup, kararın salt bu nedenle bozulması gerekir.
GÜNDEM
Yayınlanma: 01 Kasım 2022 - 12:38
YARGITAY 11 CEZA DAİRESİ KENDİ İÇTİHATLARINI NEDEN KABUL ETMEDİ?
Yargıtay 11 Ceza Dairesi ,Aydın 3. Asliye Ceza Mahkemesi (Eski 2011/402 Esas) Yeni Dosya No 2013/337 Esas olan kumpas davasında ,Yargıtay 11 Ceza Dairesi 2018/4349Esas- 2022-10675 Karar ile bu davayı gerekçelendirmeden üstelik daire savcısının 4 yıl önce gerekçeli olarak yazmış olduğu BOZMA TEBLİĞİ HİÇ DİKKATE ALINMADAN ,FETÖ -PKK KUMPAS davası nasıl olduysa kapatılmıştır. BİLİRKİŞİ SONUÇ BÖLÜMÜNE ATIF YAPILARAK HÜKÜM KURULAMAZ!
GÜNDEM
01 Kasım 2022 - 12:38
İlginizi Çekebilir