Önce baştan başlayayım...
(Anlatacağım konular mevzuata, parti tüzüğüne ve yönetmeliklerine dayanıyor, ancak ben yazıyı sıkıcı bir hale getirmemek için ilgili yasa, yönetmelik, tüzük md. vs diyeceğim. Hangi maddelerden söz ettiğimi merak eden bana mail atabilir)
7 Haziran genel seçimlerinin ardından 1 Kasım genel seçimleri yapıldı biliyorsunuz.
7 Haziran genel seçimlerinde CHP pek çok seçim bölgesinde milletvekili adaylarını belirlerken ön seçim yöntemini kullandı.
“Hiçbir parti yapmıyor, biz yapıyoruz” denilerek, her platformda da övündü sevgili yöneticiler ön seçimden söz ederken.
E güzel tabi, ön seçim yapıyor adamlar sonuçta!
Sonra AKP ile flörtleşmeler filan derken, Cumhurbaşkanı Kılıçdaroğlu’na yetkiyi vermedi, koalisyon hükümeti kurulamadı ve 1 Kasım erken seçimleri kapıya dayandı.
Burada bir ayrıntı vereyim hemen...
1 Kasım’da yapılan da genel seçimdi, 7 Haziran’da yapılan da.
Yani 7 Haziran seçimleri iptal edilip de 1 Kasım seçimleri yapılmadı, ikisi de birbirinden bağımsız “genel seçimdi”.
Öyleyse, CHP’nin 1 Kasım genel seçimde listelerini belirlerken tüzüğü ne emrediyorsa, ona göre milletvekili adaylarını belirlemesi gerekiyordu.
***
Şimdi yazı çok da sıkıcı olmasın diye, soru cevap yöntemiyle meseleyi size özetlemeye çalışayım:
CHP 1 Kasım genel seçimlerine girerken ön seçim yaptı mı?
Hayır. Merkez yoklaması yoluyla listelerini belirledi.
Peki, nasıl yaptı bunu? Tüzük açıkça emrediyordu üstelik.
Yönetmeliği değiştirdi. “Tüzüğün olduğu yerde yönetmelik değişkliğinin ne hükmü var?” demeyin, cevabını ben de bilmiyorum. YSK “tüzüğe uymak zorundasın demesi gerektiği halde demedi” ve Genel Merkez ne isterse o oldu.
1 Kasım öncesinde milletvekili adayı olmak isteyen üyenin hakkı çalındı mı yani?
Tartışmasız evet.
Mevcut Genel Başkan Kılıçdaroğlu, gittiği her yerde; “Kadınlara %33, gençlere %10 kota getirdik” diye övünüyordu. Peki, 1 Kasım genel seçimlerinde milletvekili aday listelerinde kotaya uydular mı?
Yine hayır. Kota dedikleri, delegenin oy vermek istemediği taze partililerin örgüte rağmen PM’ye ve MYK’ya sokulması için uydurulmuş bir erkek ayrıcalığı.
***
Gelelim erteledikleri kongrelere...
Yine 1 Kasım öncesinde, AKP “büyük kongre” dedikleri kendi kurultaylarını yaptı mı?
Evet.
CHP ne yaptı?
“Şimdi ön seçime, kongrelere enerjimizi veremeyiz, genel seçimlere odaklanıyoruz” dedi ve kongrelerini 3 Kasım sonrasına erteledi.
Peki o kongrelerde kotalara uyuldu mu?
Hayır.
Ama yine de demokratız yani değil mi, ona söyletecek sözümüz yok.
***
Hadi Kurultay’dan bahsedelim biraz da...
CHP önümüzdeki bu Kurultayı 17-18 Temmuz 2015 yılında yapmak zorundaydı.
Yaptı mı?
Hayır.
E, Yargıtay nasıl oldu da çökmedi partinin tepesine?
Parti Yargıtay’a “Aralık 2015’te Kurultayımı yapacağım” demiş çünkü, Yargıtay da üstelememiş.
Aralık’ta yaptı mı?
Hayır.
Ne zaman ilan edildi Kurultay tarihi?
9 Aralık 2015’te.
Ne diyor parti tüzüğü?
Kardeşim, sen kurultay tarihini belirledikten sonraki 15 gün içinde kurultay delegeleri kurultay için %10 delege imzasıyla gündem belirleyebilir diyor.
Hadi 9 Aralık’a kat 15 gün, eder 24 Aralık. (Bahçeli hesabı oldu biraz ama, idare edin artık)
Yahu, 24 Aralık’ta il kongreleri bitmedi, Kurultay delegeleri belli olmadı ki! Nasıl delegeler imza toplasın da kurultaya gündem belirlesin!
E hadi, Genel Merkez kendi yazdıkları delegelerin elinden gündem belirleme hakkını da aldı, tamam, onu da anladık. Peki bu delegeler neye göre belirlendi?
İlgili yasa diyor ki, seçim bölgesinde aldığın oy oranına göre delege sayısını belirlersin. Sen 7 Haziran seçimlerine göre delege sayını belirlemişsin, üzerinden 1 Kasım geçmiş. Yani, senin delege sayın bile hukuka uygun değil.
***
Bahçeli matematiğini bir kenara bırakayım, biraz da kulis vereyim...
Bundan iki gün önce Ömer Faruk Eminağaoğlu, mevcut Genel Başkan Kılıçdaroğlu ile görüşüyor. Eminağaoğlu Kılıçdaroğlu'na önce Akit Gazetesi'ne Hasan Karakaya için taziye telefonu açmasını doğru bulmadığını belirtiyor.
Eminağaoğlu; Akit gazetesi konusundaki tavrın da insani değerler öne sürülerek açıklanamayacağını, her türlü saldırı yapan, "Zulüm bitti, olmasaydı da olurduk diye manşet atan, rahmet dilemiyoruz Paşam" diye yazan bu sözde gazetenin aranmasının, bir duruş beklentisi içinde olan tabanı derinden yaraladığını, bu taziye telefonunu doğru bulmadığını söylüyor.
Kılıçdaroğlu, "Farkındayım ben ve ailem çok eleştirildik" deyince de, "Bu durum eleştirinin de ötesinde"diyor Eminağaoğlu.
Kurultay konusundaki endişelerini ve yapılan hukuksuzluğu anlatan Eminağaoğlu; “Kemal Bey, kurultay delegeleri gündem belirleyemiyor. Daha önce de anlattım size de, Bülent Tezcan’a da. Parti hukuksuzluğa batmış durumda. Yargıtay’a Aralık’ta yapacağız dediniz Kurultay’ı, yapmadınız. 16-17 Ocak’ta da hukuken yapamazsınız. Tüzük ortada, siyasi partiler yasası ortada, bunlar da örnek kararlar. Böyle devam ederseniz yapacağınız Kurultay da iptal edilecek” diyor.
Kemal Bey bakıyor, “Tamam diyor, Bülent Tezcan'a da söyleyelim o zaman, konuşalım.”
Eminağaoğlu da "Bülent Bey'le daha önce kaç kez konuştuk, geçmişte konuştuğumuz hiç bir konu öğreniyorum ki MYK'ye PM'ye aktarılmamış. Yine öyle davranacaktır" diyor.
Peki bu konu bugünkü MYK'da gündeme getiriliyor mu?
Hayır, getirmiyor tabi ki.
Kemal Bey ve mevcut yönetim bu kadar açık bir şekilde hukuk katliamı yapıyor.
Yargıtay enselerinde.
Bu koşullarda yapılacak Kurultay’ın meşruiyeti şaibeli.
Duduğum kulisin ardından açıyorum, soruyorum Ömer Faruk Eminağaoğlu’na: “Bu nasıl olabiliyor?”
İlginç bir cevap veriyor Ömer Bey:
“Delegelerin ellerinde hak kalmadı, ellerinden alındı. CHP ilk kez hakları elinden alınmış delegeyle, elinde sadece seçme hakkı kalmış delegeyle seçim yapıyor. Amaç yönetimin, Genel Başkan’ın işaret ettiği isimlerin seçilmesi. Bunun dışında parti kendi değerleriyle, politikasıyla ilgili hiçbir meseleyi Kurultay’da gündeme getirmeyi amaçlamıyor. Delegeyi de sadece bir oy deposu olarak görüyor. Tek sesli bir yapıyı amaçlıyor. Kurultay’da ortaya çıkacak olan demokrasi değil. CHP düşebileceği en antidemokratik duruma düşürülmüş oldu.”