Vefa’da oturanlar ve sporseverler Vefa’yı bir semt ve spor kulübü olarak yorumlayabilirler. Bende Galatasaray taraftarı olarak, tüm rakip takımlara karşı Vefalı ve saygılı olduğumu belirtmek lüzumunu hissediyorum. Fanatiklere karşı ders olsun düşüncesiyle…
Boza sevenlerin ise, Vefa denilince akıllarından geçen vazgeçilmez içecekleri olduğunu hatırlamamaları imkânsızdır.
Aslında VEFA; Ne boza ne semt ne de spor kulübüdür. Geçmişte kalan karşılıksız ve geçmişte görülen yaşanan, yaşatılan güzelliklere duyulan sevgi ve saygının (karşılıklı olarak) ifadesi olan Duygu’dur! Duyguların tezahürü bir sevgi saygı şeklidir adeta, sayamayacağım güzel sıfatların özelliklerin taşır. Baba ocağında, Ana kucağında Anasının helal sütü ile mayalananların duygusudur VEFA.
Konuyu uzatırsam SEFA ve CEFA ’ya yer kalmayacaktır. SEFA hep olsun da, hak eden sürsün diyorum. Ancak CEFA ‘yı üzüntüyü Allah kimseye vermesin diyorum.
Evet; SEFA, Haklı haksız her nevi ( iyi/kötü) duyguların maddiyatla beslendiği ortamlarda yaşamak, gezmek, tozmak hayatın tadını doyarcasına çıkartmaktır. Bu teşbih ile kimseyi taşlama kinaye etmiyorum. Doğru/dürüst, çalışan, yardımsever, toplumu ötekileştirmeden, her şeyi ben yaptım edasıyla adeta Tanrıya şirk koşarcasına tek adamlığa ben ne oldum havasına girmeyen ve de “ Aslı yok yaylasında 1000 ( Bin) koyunum var benim, Herkes kesesinden yesin içsin. SALTANIM-SARAYLARIM VAR benim diyerek”; bu ucuzlukta! Köprüler yaptırdım gelip geçmeye türküsüyle halay çekerken… Geçenden… TL geçmeyenden de ( bazına geçseydin düşüncesiyle) sözleşmeler gerekçesiyle ömür boyu gelir pardon gider olarak vergi kesenler (Uzakdoğu da bir ülke bu ülke) daha yazmak istemiyorum zira Uzakdoğu’da da basın özgürlüğü varsa da… Ne me lazım öküz altında buzağı arayanlar çıkabilir diyorum… Ama çok şükür ki Türkiye’m de Basın Özgürlüğü var!... Onlar adres belirtirken yanlış adres vermişler Uzak Doğudaki basın özgürlüğüne…
Evet, Sefa’dan Cefa ’ya geldik demeyeceğim. Gelmekte, çekmekte istemiyorum kimse için…
Sadece haksız yere Sefa sürüp, Cefa çektiren veren de beddua değil, Allah’ım akıl ihsan et diyorum. Bu ifadem de inşallah bir sürç-i lisan yapmamışımdır. Danışmanlarınıza danışabilir istişare yapabilirsiniz.
Haksız yere CEFA çekenleri 80 yaşından sonra, yıkılan satılan özelleştirilen fabrikaların yerine, yapılan hapishanelere koymak.
Onlara ödül verilecekken bu cezayı müstahak görenlere de bir şey demiyorum... Ancak hukukçu değilim. Avukatları da olamam. Hakim savcı da değilim. O halde ne konuşuyorum niye yazıyorum ki?
Allah’ıma dert yanıp ona yalvarmaktan başka çarem mi var? Allah herkesin iyiliğini versin diyelim. Su akar yolunu bulur. Ama emekli komutanlarım; Sn. CB.ımızın
( Danışmanlarının açıklayamadığı) konuları arz etmelerini beklerim.
Örnek mi, maalesef halen mahkûm olan Ege Ordu K.nım benim Komando Alay Komutanlığı sancak törenine gelmesiyle şereflendiren komutanım ki “O” ve diğer komutanlar da onun gibi birlikleri sevk-i idare etti.
Ege ‘de Yunanistan’a karşı Harp oyunu /plan tatbikatlarında harp planlarını uygulamak üzere çalışmış adeta hazır kıt a beklercesine…
Gittikleri yer sizce uygun mu? Hak mı?
Adalet mi bu cefayı anlatmaya dili, sözüm yetmiyor. Yazdıklarımla basın özgürlüğünü çiğnemek istemiyorum.
Yazacak daha çoook çok sözüm var ama… Ahh Basın Özgürlüğü… Ah ki ne ahlar, ne vahlar? Kimler anlar ki?! ...
Ne de olsa ilkokulu pekiyi derece ile bitirmiş diplomam ve ispatı; arkadaşlarımla fotoğraflarım da var. Benim okul arkadaşlarım beni bilirler…
Bu arada profesyonel gerçek gazetecileri, doğru bildiği ve belediği konuları, geleceğe ışık tutarak KALEMİYLE korkmadan (yaşadığımız ortamdaki BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNDE!....) serzenişte bulunduğumuz konuları bizden çok çok daha güzel yansıtan gazetecilerimizi özellikle belirtmek isterim.
Helal olsun gerçek gazetecilerimize, rahmet olsun şehit Tahsin YAZICI ve şehit gazetecilerimize…
Yüreği vatan sevgisi ile çarpan Kıymetli Komutanım, emrinizde askerlik yapmış olmak şerefini ölene kadar taşıyacağım. Saygılarımla.